15 Kasım 2016 Salı

BİR BAŞKA KLASİK; GAZ TÜPÜ BİTTİ...!

Biliyorum "bunda ne var ki kullanırsan biter" diyeceksiniz. Evet doğru biter...! Ama bizim tüpümüz hala orijinal dev kartuş tüp...! 2010 yılında tekneyi aldığımızda üstünde takılıydı. 5 yıl kullandık. Tabii çok az kullandığımız için uzun gitti. Ama şunu da söylemek lazım; içindeki LPG çok verimliydi. Normal gaz ile 5 dk.da kaynayan aynı miktar su bu ocakta 1 dk.da kaynıyordu. Sonra 2015 yazında o tüp bitti. Ambarda aynısından bir tane de yedek vardı. Onu taktık. Fakat bu yıl teknede fazla yaşadık, biraz da açıp kapatırken sızma olmuş (içeri değil atmosfere kaçmış) dolayısıyla geçen ay o da bitti.

Orijinal LPG tüpümüz

Bu tüpün girdiği yuvaya standart piknik tüpler sığmıyor. Çünkü çapları büyük geliyor. Ya mevcut yuvaya bir şey uyduracağız yada tüpü ambara koyup orada muhafaza edeceğiz. Bunun sıkıntıları var. Birincisi piknik tüp ambarda kolay ulaşılacak bir yerde olamayacak, açıp kapatmak pratik olmayacak. İkincisi mevcut bakır boru-hortum düzeneğinin uydurulması gerekecek. Tüm bunları düşünürken hem arkadaşımız hem de ponton komşumuz Pırıltı teknesine gözüm ilişti. O da Bavaria 30CR idi ve model yılı benzerdi. Acaba onlarda da tüp bittiyse ne yapmışlardı? Sahibi Cengiz kaptandan rica ettim, açtık baktık. Bildiğimiz Aygaz piknik tüpü takılıydı. Ama yuvada bir gariplik vardı. Tüpün içine oturduğu yuva 180 derece çevrilmişti. O zaman yuvanın sökülüp çıkartılabileceğini ve ters çevrilip tekrar takılabileceğini anlamış olduk. Yuva 2 bölümlüydü. Alt tarafı üst resimde görülen orijinal kartuş tüpün hareket etmesini engellemek için daha dar ama yarısından sonrası daha geniş kalıplıydı. Yuvayı ters takınca sadece kapak sağa değil sola açılıyor ve bazı vida delik yerlerinin boşta kalması nedeniyle yeni delik yerleri açılması gerekiyordu. Ama bu durumda biraz daha tombul olan Aygaz tüpü rahatça sığıyordu (Aşağıda alttaki resim).

 
Tüp Kutusu döndürüldükten sonraki görüntü  
    
Kırmızı oklar eski tüp yerinin gösteriyor

Kadıköy'de uzun zaman önce keşfettiğim bir dedantör-hortumcu vardı, işi hep bunlar. Bir iki defa uğramış Aygaz tüpünü nasıl uydururuz diye sohbet etmiştim. Hemen eski dedantörü söküp ona gittim. Tabii tüp başlığı farklı olduğundan değişmesi gerekiyordu. Toplam 100 TL'ye yeni dedantör, musluk, hortum ve bunların birleştirilmesi, orijinal bağlantı ekipmanlarının takılması gerçekleşti. Gözüm musluk-dedantör ve hortum birleşimini boyut olarak biraz uzun buldu. Ama yapacak bir şey yok, zira daha kısa bir yapı oluşturulamıyordu. Bu durumda musluk ve dedantörü tüpe taktığımızda üst kısımda yaklaşık 30 cm'lik bir yere ihtiyaç vardı. Ama mevcut yuva 15 cm kadar bir boşluğa sahipti.
 
Kutunun tavanında dedantör ve hortumun rahat girmesi için kesilerek çıkartılan parça
 
Cemal Kaptan ile konuyu inceledik. Yuvanın (plastik) üst kısmında hortum ve dedantörün bir kısmını tekne gövdesindeki boşluğa çıkmasını sağlayacak şekilde kesmenin bir sakıncası olmadığına kanaat getirdik. Dekupaj ile yaklaşık 5-6 cm eninde 10-12 cm uzunluğunda plastiği kestik ve tüpün üzerinde uzayan hortum ve dedantörün bir kısmını bu boşluktan teknenin kıç tarafındaki boşluğu soktuk. Ocağa giden bakır boru (iç tesisat borusu) zaten yeterli uzundu ve hortumun ucuna eklettiğim orijinal parçayı bakır boruya vidalayınca iş bitti.
Kutuyu da yerine vidaladık. Ocağı yaktık, mükemmel olmuştu. Gaz bitecek, ne yapacağız stresinden de kurtulmuş olduk.

Bir kaç noktayı ayrıca belirtmek istedik;

1- Neden büyük tüp (12kg. mutfak tipi) kullanmadık?
Boral küçük bir tekne, yer sıkıntısı var. Ambara koymak lazım, orada da yer kısıtlı. Ayrıca tüketimimiz çok yok, piknik tüpün bile hafta sonundan hafta sonuna kullanıldığında en az 3-4 ay gideceğini tahmin ediyoruz ki bu da yeterli. Bir de emniyet konusu. Gaz tüpü daima potansiyel bir tehlike. Ne kadar küçük olursa ve kendine ayrılan orijinal yerde durursa o kadar güvenli olur bizce.
2- LPG'yi teknede barındırmaktan hiç hoşlanmıyoruz ama yemek yapmanın da vazgeçilmezi. Elektrik ocağında yumurta bile pişirmek çok zor. Ocağı kullanırken yanan gazın zehirli olduğunu ve kışın bile mutlaka yeterli havalandırma sağlanması gerektiğini lütfen unutmayalım.
3- LPG'nin havadan ağır olduğunu, sızıntı durumunda teknenin tabanına çökeceğini, tekneye girdiğimizde bir koku duyduğumuzda uyanık olup hemen havalandırmayı ve asla kıvılcıma neden olacak bir şey yapmamayı unutmayalım.

PİS BİR KONU; TUVALET TIKANMASI (2)

Tonoz çözüldü, Marmara'ya doğru yola çıkıldı. Zaten bu kısmı diğer yazıda anlatmıştık. Bozcaada'ya varıldı ve kısa kargaşadan sonra düzgün bir yerde baştan karayız ve artık dinlenebiliriz dedik. 2. gün yani yola çıktığımızın 3. günü, teknenin tuvaleti kullanılınca gerçeklerle bir kere daha yüzleşildi. İstanbul'da söküp iyice temizlediğimiz tuvalet yine ağzına kadar dolmuştu. Yolda gelirken vanasını açmıştık ama Bozcaada limanında elbette kapalıydı ve bir günde de dolması imkansızdı. Demek ki yolda boşalmamıştı. Boşalmama sebebi de yine bir tıkanıklıktı. Ve felaket başladı...
 
Artık yapıyı bildiğimiz için dalıp boşaltma deliğinden müdahale edebilirmiyiz diye bakalım dedik. İndiğimizde ne büyük hata yaptığımızı anladık. Sancak tarafında su kesiminin altında kalan boşaltma deliğinin etrafı, İstanbul'da tıkanıklığı giderebilir miyiz diye kullandığımız kimyasallardan ötürü mahvolmuştu. Yani, daha nerdeyse bir buçuk ay önce vurulan yeni zehirli boya adeta yanmış gibi simsiyah olmuş ve pütürlü bir yüzey halini almıştı. Yapacak bir şey yoktu. Deliğe bulabildiğimiz tel ve kablo gibi malzeme ile müdahale ettik. Ama, atık su deposu çıkışı tam vanaya girmeden önce bir 90'lik dirseğe bağlanıyor. Alttan sokulan tel bu dirseği geçemiyor ne yazık ki. Ya da biz geçiremedik. Daha kalın ve sağlam bir kılavız gibi bir şey lazımdı. Adadaki nalburlarda ise böyle bir şey satılmıyordu. Çaresizce uğraştık ama olmadı.
 
Yaklaşık 4 cm çapındaki çıkışın nasıl böyle tıkanabildiğini halen daha anlamış değiliz. Bütün yol boyunca ne yaptıysak da açılmadı. Tekrar bir kimyasal müdahale yapmak istemedik. Zehirliyi daha da bozacaktı yoksa. İstanbul'a kadar (nerdeyse 12 gün) tuvaleti hiç kullanmadık. Dikili'de atık çekme ekipmanı tabii ki yok. En yakın Ayvalık marinada olduğunu duyduk ama orası da uğramayı planlamadığımız bir yerdi.
 
Döndüğümüzde Cemal Kaptan yine müdahale etti. Çıkış yine tıkanmış ve taşlaşmış partiküller dökülmüş. Bu durumda akla gelen konular şunlar;
 
1- Pek çok yazıdan ve dostlarımızdan dinlediğimiz bu "klasik" tuvalet tıkanma vakası hemen herkesin başına geliyor. Daha güneyde gezen Kumçi teknesi sahibi Kenan Kaptan da aynı derdi her iki tuvaletinde de yaşamış. Buraya kadar tamam, tıkanabilir, doğal veya diğer nedenlerden dolayı ama bunun bir servis kolaylığının düşünülmesi gerekmez miydi? Tuvaletin atık su deposunun yeri çok kötü. Yukarıdan müdahale imkansız çünkü güverte flanşı da deponun tam üstünde değil ve 90 derecelik bir dirsekle bağlanıyor. Dolayısıyla oradan da tel vs sokup uğraşmak mümkün değil. Alttan müdahale için de banyo lavabosunun altında son derece kısıtlı bir alanda çalışabiliyorsun ve ortalığın da batması an meselesi.
2- Atık çektirecek yerler bir kaç tane olsa (mesela her yıl o kadar teknenin uğradığı Bozcaada veya Çanakkale marina gibi) bir ihtimal tıkanıklığı giderebilirdik. Bunun için de dostlarla da konuşurken şu fikir akla geldi; atık vakum yoluyla alındıktan sonra deşarj vanası açılıp denizden depo içine doğru temiz suyun ters yönde ve vakumun yaratacağı basınç ile girmesi belki de tıkanıklığı açabilir. Ama Kuzey Ege'de atık istasyonu nerdeyse yok...!!
3- Şöyle bir karar verdik; Bir dahaki karaya alışımızda tuvaletin boşaltma sistemini değiştireceğiz. Bu işlemin karada yapılması gerekiyor. Mevcut küresel vana da sökülüp değiştirilecek. Bahsettiğimiz dirsek kaldırılabiliyorsa kaldırılıp düz bir yol bağlantısı yapılmaya çalışılacak. Hatta çıkışa -eğer montaj güçlüğü olmazsa- bir de mecaratör takılıp, kendiliğinden boşalma yerine basınçla dışarıya atılabilmesi sağlanacak. Bunun için biraz çalışmak lazım çünkü pompanın monte edilmesi, elektrik bağlantısının sağlanması gibi sorunlar var. Ayrıca bu saydıklarımızın da kesin çözüm olup olmayacağının garantisi yok...!

3 Kasım 2016 Perşembe

PİS BİR KONU; TUVALET TIKANMASI (1)

Ege macerasını anlatmaya kısa bir ara verelim. Bu blog'da her denizcinin başına bir çok defa gelen gerek teknede yaşanan sorunları gerekse seyahatlerde başımıza gelen olayları da yazmaya çalışıyoruz. Belki bir gün benzer sıkıntısı olan dostlarımıza yaşadıklarımızın bir parça da olsa yol göstericiliği olur.
Aslında sıkıntı tekneyi Mayıs 2016'da karaya almazdan önce yoktu. Yani ufak ufak geliyormuş da biz fark etmemişiz !. Boral'ın yaklaşık 40-50 lt'lik bir pis su deposu var. Klozetin arkasındaki duvarın içinde. Duvardaki kapağı açtığınızda karşınıza boşaltma kapağı da çıkıyor, büyük plastik bir kapak. Ama açmak mümkün değil, yılların etkisiyle sıkışmış. Zorlanırsa tankı çatlatabilir. O yüzden bu geniş ağızı kullanıp müdahale etmek imkansız.
Güverteden boşaltma (çektirme) flanşı da hemen bu tankın yanında. Tekneyi karaya aldığımızda altı temizlenip boya işine başlanırken su altında kalan boşaltma deliğinden hafif bir sızıntı vardı. Halbuki karaya almadan açıkta depoyu boşaltmış ve öyle karaya almıştık. Cemal kaptan önce vanadan şüphelendi ama vana kapalıydı ve sızıntı durmuyordu. Belli ki biraz biraz kaçırıyormuş vana. Bez tıkıp boyayı bitirdik ve denize indik. Haziran ayı başında bir gün tuvaleti kullanıp pompa ile tanka bastığımızda, tuvaletin havalandırma ağzından atık sular boşalmaya başladı. Depo ağzına kadar dolmuştu ve garip şekilde vana da açıldığında boşalmıyordu. İşte dert o gün başladı. Bu dert yüzünde sezonda yaptığımız ve aşağıdaki yazılarımızda anlattığımız Ege yolculuğu da biraz sıkıntılı geçti doğrusu.
Yolculuğa çıkmadan önce bu işi halletmeliydik. Önce Marina'daki atık istasyonuna gittik ve depodaki atık suyu çektirdik. Bunun için 10€ ücret ödedik ve işlemi mavi karta da işlettik. İş garanti olsun diye de deponun içine kimyasal çözücüler döktük. Bu çok tehlikeli bir iş çünkü kimyasal maddeler zehirli boyaya da zarar verecekti ama göze aldık çünkü başka çare yoktu. Tankın bağlantılarını sökmek çok zordu. Bu şekilde açılırsa çok iyi olacaktı.
Ne yazık ki açılmadı...! Bir cumartesi günü, Cemal kaptanla beraber lavabonun altındaki kapağı söküp tankın yaklaşık 6cm çapındaki çıkışına bağlı hortumu söktük. Tanktan kontrollü bir şekilde yaklaşık 10 küçük kova su ve kumumsu maddeyi tahliye edip, delik ve tanka bağlı hortumun temiz olduğundan iyice emin olduktan sonra kapattık. Bu arada vana da kapalıydı ve hiç sızdırma yapmıyordu. Hortumun vana tarafının da tıkalı olabileceğini düşünüp kontrollü bir şekilde vanayı açtık. Deniz suyu fışkırdı. Demek ki o taraf da temizmiş. Kapattık ve bağlantıları yaptık. Artık rahattık ve seyahate çıkabilirdik. Ama o kadar emin olmamak lazımmış..!!!. Bunu Ege'de anladık.