25 Ağustos 2013 Pazar

BORAL EGE'DE-2

Pırıl-pırıl bir Cumartesi sabahı saat 8'de Babakale'den demir aldık. Hava çok güzel. İstikamet Midilli'nin kuzeyinden Müslim geçidini geçerek Edremit körfezi açıklarından Ayvalık. Bilindiği gibi, Müslim geçidinin Midilli'ye biraz daha yakın tarafında su üstünden belli olmayan (Sadun Boro'nun kitabında belirttiği gibi) bir sığlık-kayalık var. Biz de mümkün oldukça Anadolu kıyılarına yakın bir rota çizdik. Deniz de sakin olduğundan yaklaşık 6 kt hız ile Ayvalık'a doğru ilerliyoruz. Bu Ayvalık'a BORAL ile ilk gelişimiz. Önceden dersimizi iyi çalıştık. Otopilot olmaması yüzünden önceden çizdiğimiz rotayı nöbetleşe dümen tutarak devam ettiriyoruz. Ayvalık girişnide 3 tane arka arkayaişaretli çakar kulesi var. Bunların arasından geçmek zorundasınız. Girişte bunlara gelmeden biraz önce de bir tane güney kardinali ve bir çakar daha var. Bazı yelkenliler ikisinin arasından geçmesine rağmen biz güvenemediğimizden güneyden geçtik.

Ayvalık girişindeki işaretler.

Gayet kolayca geçişi bitirip Ayvalık açıklarına ulaştık. Gece Cunda Adası'nda balıkçı barınağına bağlanmayı düşünüyorduk. Mehmet Kaptan'dan (EROS Teknesi) ilgili kişinin bilgilerini alıp aradık. Gündüz tur teknelerinin kullandığı bağlama yerine bizim akşam 7:30'dan sonra gelmemizi istedi. Önce bir anlam veremedik. Olay sonradan anlaşıldı. Ayvalık'ta yüzme ve eğlence turu yapan günlük bir çok tekne var. Bunlar epey büyük, bir tanesinde 680 kişilik olduğu yazıyor hatta. Teknenin büyüklüğünü siz düşünün. Saat 12:30 gibi Ayvalık girişindeyken bunlar çıkış yapıyorlardı. Görünüşleri ilgimizi çekmişti. Genellikle gövdesi çelik, üst kısmı haşaptan yapılmış, biraz eski çağ kalyonlarını andıran (!) karma karışık bir yapı. Esas bu teknelerin geldikleri yerde nasıl bir gürültü kirliliği yarattığını ertesi gün ve sonraki günlerde daha iyi anlayacaktık.

Ayvalık'ta günlük tur tekneleri.

Bağlanma vaktine daha zaman olduğundan Cennet Koyu denen girişten sonra sancak tarafına dönülüp yaklaşık yarım mil gidildikten sonra gelinen ikinci koya gittik. Yemyeşil bir su, belli ki altı kumluk ve sazlık. Ayvalık'ın çılgın rüzgarı burada da esiyor ama durulmayacak gibi değil. saat 14 gibi demir attık. Yüzme ve yemek molası. Keyifler yerinde. Saat 19'da demir alıp bağlanacağımız yere doğru (Cunda'da) ilerlemeye başladık. Telefon ile aradığımız ilgili kişi, Cunda Adası'nda restoranların bitim yerinde yer alan çay bahçesinin önüne gelmemizi istedi. Tonoz yok. Demir atacağız. Daha önce Mehmet Kaptan uyarmıştı. Barınağın tam ortasında dipte zincir varmış. Zaten korunaklı bir yer de olduğundan kıyıdan yaklaşık 25 m. ileriye demir atıp gayet güzel bir şekilde kıçtan kara olduk. Tam bir çay bahçesinin önündeyiz. Oturanlar 5 m. ilerimizde. Onlar bizi biz onları seyrediyoruz. Yanımızda bu kalyon (1) vari tur teknelerinden biri. Gezmeye getirdiği yolcularını alıp gitmeye hazırlanıyor. Cumartesi ve Bayramın son günü. Cunda'da iğne atsan yere düşmez.

 
 BORAL Cunda'da.

Yukardaki resimlerden kıyıdaki çay bahçesine yakınlığımız her halde anlaşılıyor. Burada belirtmeden geçemeyeceğiz; el yapımı pasarella çok işe yaradı. Ama küçük bir denge sorunu var. Daha doğrusu bize öyle geliyor. Dar olduğundan üzerine çıkıldığında ters dönecekmiş gibi algılanıyor. İstanbul'da döndüğümüzde karaya basan tarafa koyduğum tekerlekleri ek bir parça ile biraz açmak lazım. Neyse, akşam yemeği için bir lokanta bulalım dedik. Mümkün değil boş yer bulmak. 30 dk. kadar dolaşıp (insanlarla omuz-omuza sürüklenmek desek daha doğru) tekneye dönmeye karar verdik. Çay bahçesinde oturanlara karşı çilingiri kurduk. Neyseki bağlandığımız yerde su ve elektrik var. Sıkıntı yok, bir süre sonra herkes ortama alışıyor. Yeterince yorgunduk. Her ihtimal güvenlik için yatmadan kıç halatları biraz boşladık ve ırgatı çalıştırıp tekneyi açığa aldık. Artık kötü niyetli kişilerin tekneye çıkması çok kolay değil. Nitekim, gecenin geç saatlerinde sarhoş muhabbetleri ve bağırıp-çağırmalar arttı. İsabetli karar vermişiz.

Pazar günü kahvaltıyı Ayvalık tostu ile önünde bağlı olduğumuz çay bahçesinde yaptık. Buranın bir avantajı da hemen arkasında tuvalet var. Duşu zaten teknede yapıyoruz. Günlük elektrik-su dahil 75 TL alıyor kooperatif. Gazete faslından sonra saat 14'e kadar bulunduğumuz yerden ayrılmamız gerekiyor. Zira buraya tur tekneleri geliyormuş. Zaten biz de Ayvalık koylarını keşfetmeye gideceğiz. Ayrılmadan otopilot tamiri için Ahmet Usta'yı aradık. Çanakkale'deymiş. Pazartesi bakabileceğini söyledi. Biz de demir alıp yine geldiğimiz yerden körfezin dışına çıkıp yelken açtık kısa bir seyir ile Kara Ada'ya gittik. Demirimizi sakin ve adanın Ayvalık'a bakan korunaklı tarafına atıp keyif sürmeye başladık. Bilemedik ki bu keyif uzun sürmeyecek ve tur tekneleri avaz-avaz çalan bir müzik eşliğinde biri gelecek-biri gidecek. Sayelerinde bizim için bu yazın şarkısı "Angara'nın Bağları" oldu.

BORAL'ın pruvasında Kara Ada ve masmavi Ege suları.
 
Bunları saymazsak son derece keyifli bir gün geçirip akşam üzeri rüzgar artmaya başlayınca geri dönmeye başladık. Rüzgar çok uygundu. Cenova'yı açıp geniş apaz seyri ile neredeyse içeri kadar girecektik. Güney kardinal şamandırsının önünde yelkeni kapatıp motor seyrine geçtik.Yerimize bağlandık. Akşam Süper Kupa finalini seyrederek yemek yedik. Bayram bittiği için Ayvalık da boşalmıştı. Rahat yer bulduk. Gece yine tekneyi açıp yattık. Sabah ilk işimiz kahvaltıdan sonra Ahmet Usta'yı aramak oldu. Saat 15 için Setur Marina'da Opet iskelesinde sözleştik. Zaman az olduğundan Cennet koyuna gidip saat 14:30'a kadar yüzdük ve saat 15'de Setur Ayvalık Marina'nın girişine geldik. Telsizden (73. kanalı kullanıyorlar) giriş izni istedik. Sağolsunlar çok ilgilendiler. Opet iskelesine yanaştık. Gelmişken mazot da alalım dedik.
 
Ayvalık Setur Marina Yakıt iskelesinde ustaları beklerken.
 
Setur Marina'ya da ilk kez geliyoruz. Gelmişken bir gece kalalım dedik. Ertesi akşam için yer ayırttık. Bizim kayıtlarımız Yalova Setur Marina'ya sık gittiğimiz için orada var. Bize Yalova'da "sistemlerin merkezi olduğunu ve bir daha evrak vermeyeceğimizi" söylemişlerdi. Ama Ayvalık Setur'un bundan haberi yok (!). Neyse, bağlandığımız yerde 1 saate kadar ücretsiz kalabiliyoruz. Sonra her saat 15 € imiş. İşimiz kısa sürerse ne ala dedik. Vee ustalar geldi. Kısa bir uğraştan sonra motoru söktük. Manzara pek hoş değildi. Brakete motoru bağlayan meğer 4 vida varmış ve hepsi de yerinden çıkmış yada kırılmış. Ayrıca yataklarını da bozmuşlar. Usta, motoru ve braketi komple götürüp yeni diş açacağını söyledi. Biz de Marina'daki cafeye gidip yemek yedik.
 
Tamirat zamanı.
 
Yaklaşık 2 saat sonra geldiler. Sistemi yerine takıp denedik. Mükemmel olmuştu. Ücret olarak bize 250 TL'ye mal oldu ama değerdi. Marina'dan ayrılıp körfezde deneme seferi yaptık ve sırayla duşumuzu alıp saatin 19:30 olmasını bekledik ve Cunda'ya geri döndük. Bu sefer klasik bir Cunda meyhanesine gidip akşam yemeğimizi yedik.  

Ayvalık'ta son günümüzde (Salı) hava daha sert, Cunda'dan teşekkür edip ayrılıp yine kanaldan geçip dışarı çıktık. Kara Ada'ya gidecektik ama hava sert, önceki durduğumuz yer biraz dalgalı, biz de geri dönüp çıkışın hemen ilerisinde sağda kuytu bir yer gördük. Bir-iki motelin de önü sayılır. Moteller ve duran tekneler olduğuna göre belki tur tekneleri buraya gelmez dedik. Ama akıntı çok kuvvetli. Demir 2 defa taradı. Sonunda 10-12m suya yaklaşık 50m zincir serip düzgün durabildik. Su bu bölgede çok soğuk. Kara Ada gibi değil. Bütün gün yüzüp kitap okuduk.

Dönüş zamanı yine cenova ile girişe kadar geldik sonra motor ve yine körfeze girince cenova açtık. Setur'un girişine yakın anons ettik. Önceden tonozlu bir yer olsun dememize rağmen bizi tam bir kafenin önüne aborda ettiler. Neyseki yerimiz güzel. Günlük 110 TL aldılar. Ayrıca evrakların kopyalarını tekrar çıkarttılar. Demek ki on-line bir merkezi sistemleri yokmuş..! Duş ve tekne temizliği faslından sonra. Havuzlukta bir şeyler atıştırıp yattık.

BORAL Ayvalık Setur Marina'da.

Sabah saat 8'de Ayvalığa veda edip Bozcaada'ya doğru dönüşe geçtik.

20 Ağustos 2013 Salı

BORAL EGE'DE-1

2013 Yılının uzun menzilli gezisi, 7 Ağustos Çarşamba saat 15'de Pendik'ten başladı. Öncesinde hazırlık dönemi yine bir telaş ile yaşandı. Bot şişirilip itina ile güverteye yüklendi. Geçtiğimiz senelerde, ters çevrili bot, yelken halatlarına oturuyor ve kullanımda zorluk yaşatıyordu. Basit bir aparat ile botun kıç tarafını 10cm kadar yükselttik ve sorun çözüldü. Bu çözümü, fotoğraflar ile ayrıca anlatacağız.
Uzun seyahatler için hazırladığımız ev yapımı pasarella, iskele tarafındaki puntellere bağlandı. Balon gönderi, güverteden kaldırılıp öndeki yerine dik olarak takıldı ve iyice bağlandı. Nasıl olsa balonumuz olmadığından uzun süre orada kalacak gibi...
Yiyecek-içecek tedariği yapıldı ve Ayvalık rotası GPS'e girildi. Bu sefer ilave bir elektrikli portatif buzluk aldık (Metro'dan 110TL). Meyve ve sebzeyi alabildiği kadarıyla ona doldurduk ki buzdolabında diğer yiyeceklere yer açılsın diye. Ecza dolabı gözden geçirildi, tarihi dolmuş ilaçlar yenileri ile değiştirildi. Mazot ikmali yapıldı. Yine 2x25 lt yedek mazot ambara istiflendi. Kısacası, pervane dönmeye başladığında herşey yolunda ve eksiksiz olarak sefer başladı.
Yine kısa yoldan ve bu sefer hiç durmadan 24 saatte Bozcaada'da olmak hedeflendi. Adaları geçer geçmez yine poyrazın kaldırdığı dalgalar bizi sörfletmeye başladı. Geçen senelerden biliyorduk, özellikle bir süre denizde olmayınca alışkanlıklar kaybolduğundan teknenin bu dalgalar ile yaptığı salınım hareketi mideleri çok kötü etkiliyor. Yapacak bir şey yok, ortalama 8 nt'ları bulan bir hızla Çanakkale Boğazı'na doğru rotayı tutmaya devam ettik. Marmara adasının kuzeyinden geçip Çanakkale boğazına doğru devam ettik. Ertesi gün, boğaz geçişi yaparak Ege'ye açıldık. Tabii yine Şehitlerimizi selamladık. Bu sefer daha hazırlıklıydık ve fonda marşlar çalarak ritüelimizi yaptık.

 
 Vee, tam planladığımız gibi saat 16 gibi Bozcaada'ya kıçtan kara olup karaya ayak bastık.  Sağ olsun Bozcaada'da Şerif Ali yine çok yardımcı oldu. Bozcaada belediyesi bu sene bağlama ücretini günlük elektrik ve su dahil 70 TL yapmış. Yanlış hatırlamıyorsam geçen sene 50 TL idi. Biraz fazla bir artış. Ama ne yazık ki bu cıvarda en konforlu ve sığınılacak yer burası. Çaresiz herkes veriyor.
Buranın 2 şeye ihtiyacı var; Mendireğin eskiden fırtınada yıkılan yerinin uzatılıp limanın genişletilmesi, daha çok yatçıyı buraya çekecektir. İkinci olarak da limana modern bir duş-tuvalet yapılması. Paralı olmasına kimse itiraz etmez ama olmadığı için ne yazık ki duşumuzu da teknede alıyoruz. Neyse ki su sıkıntısı yok. Daha önceki yazılarımızda bahsettiğimiz "ev yapımı pasarella" burada çok işe yaradı. Ama biraz geliştirilmesi gerektiği ortaya çıktı. Eni çok geniş olmadığından üzerine basıldığında denge sıkıntısı yaşanacakmış hissiyle tedirgin oluyoruz. Karaya basan tarafta gövdeye bağlı tekerlekleri dengeyi daha iyi sağlaması için biraz dışarı almak lazım. Dönüşte bunu halledeceğiz.
İlk günümüz ve gecemiz Bozcaada'da geçti. Bu sefer zaman kaybetmemek için Cuma sabahı erkenden Babakale'ye doğru yola çıktık. Çıkmadan yakıt ve suyu doldurduk.
Bu BORAL'ın Bozcaada çizgisini ilk geçip daha güneye doğru gittiği ilk yolculuğu olacaktı. Yaklaşık 22 dm. 
Hava yine rüzgarlı ama arkadan gelen poyraz bize hız katıyordu. Tavaklı hizasını geçtiğimizde otopilot'tan garip bir ses gelmeye başlatı. Pilot dümeni çevirdikçe sanki bir çekiç ile dümen dolabına vuruluyordu. Hemen dümen dolabının yanındaki pencereyi açıp içeri baktık. Otopilotun motoru bir sağa bir sola dönmeye çalışıp plastiğe çarpıyordu.
3 yıldır teknede elimizi sürmediğimiz 2 yer vardı. Birincisi ırgat diğeri de otopilot sistemi. Belliki otopilotta bir aksaklık vardı. Kapattık ve Babakale'ye dümen tutarak girdik. Yaklaşık 3,5-4 saat sürdü.

Babakale'nin meşhur kalesi.

Babakale bilindiği gibi Türkiye'nin ana karada batıdaki en uç noktası. Bir süre önce Babakale'ye yeni bir liman yapıldı. Burayı yapıldıktan sonra hiç görmemiştik. Mendirek ağzı güneye bakıyor, iç-içe geçmiş (birbirine ters kapanmış yarım ay şeklinde) iki mendirek var. Konuştuğumuz balıkçılar lodos'ta büyük mendireğin (ağzı güneye bakan) iç kısmında lodos havalarda balıkçı teknelerinin bile zor durduğunu söylediler. Daha küçük olan ikinci mendirek, birincinin içinde ve ağzı kuzeye bakıyor. Tabi ki bunun içi tam korunaklı ama ne yazık ki dolu. Gelmeden aradığımız kooperatif başkanı Şakir Bey (0544-2029426), bize yer olduğunu gelebileceğimizi söyledi. Büyük mendireğin Kuzey tarafında demir atıp kıçtan kara olduk. Babakale'de bağlanma günlük 20 TL. Bunu da kooperatif alıyor. Bu kooperatifler bu işten ne kadar kazanıyor merak ediyorum?.

Babakale mendireğinin giriş ağzı.
 
Babakale mendireği ve limanı
 
Boral Babakale'de
 
Hava kuzeyli olduğundan bir sorun yoktu. Demir için biraz fazla kaloma bırakınca tekne yerine adeta çakıldı. Babakale'nin limanında elektrik henüz yok. Su da yok ama bir çeşme var. Fakat bayramda köyün pompası arıza yapmış sular kesikti. Su ihtiyacımız yok ama elektrik olmazsa akü sabaha kadar dayanmaz ve yiyecekler bozulabilir. İş güneş paneline düştü. Portatif paneli açık kızgın Ege güneşi altına koyduk. Saat 14 gibiydi. Ürettiği elektrik aküyü sabaha kadar canlı tuttu ve bize yetti. Limanda bağlandığımız yerde pırıl pırıl bir deniz var. Güzelce yüzdük.



Tepedeki lokantalardan birinde öğlen yemeğini yedik. Muhteşem Ahtapot Izgara'yı tavsiye ederiz. Biraz dinlendikten sonra "bu sefer ne oldu?" diye otopilot'a yöneldik. Kısa bir araştırma ile sorun anlaşıldı. Otopilot'un motoru sabit durması için bir vida ile yere sabitlenmiş bir brakete bağlı. Bu vida yerinden ya çıkmış yada kırılmış. Dolayısıyla motor sağa sola döndükçe yüksek torkun etkisi ile gövdesi de dönüyor ve dümen dolabının yan duvarlarına çarpıyor. Ama vidaya ulaşıp sıkmak imkansız zira zincire bağılı dişli ulaşımı engelliyor. Çaresiz Ayvalık'ta tedavi ettiririz diye bıraktık. Manuel kumanda zincirine otopilotun gevşeyen zinciri değmesin diye tedbir de aldık. Akşamı gayet sakin geçirdik. Sabah demir alıp Ayvalık'a doğru rotamızı otopilotsuz olarak çevirdik.