18 Eylül 2011 Pazar

BORAL BOZCAADA'DA

Artık zamanı gelmişti, BORAL ile uzun yola çıkıp Marmara'yı geride bırakmak, Ege'ye açılmak istiyorduk. Bayram tatilinden yararlanıp Bozcaada yapmaya karar verdik. Aşağıda bu yolculuğu ve özellikle de yol deneyimlerimizi anlatmak istedik.
Hazırlıklarımızı tamamladık. Özellikle 3 konuda ek tedbirler aldık: Emniyet, Sağlık ve Beslenme. Motor bakımımız tamdı, yedek 44lt mazot ve 25lt kullanım suyunu ambara yerleştirdik. BORAL 90lt yakıt tankına sahip, ilave 44lt yarım depo daha mazot demek. Trilye yolculuğunda altı çok kötü iken bile yarım depo ile 80nm yol yapmıştık. Bozcaada-Marintürk 165nm olarak veriliyordu. Altı temiz olduğundan hızımız %50 artmıştı. Bir de "aşağı" inişin kolaylığını düşününce Bozcaada'ya kadar yakıtın yeterli olacağını hesapladık. Bot motoru için ise ilave 5lt daha benzin alıp stokta 10lt'ye tamamladık. Sağlık için yolda gerekebilecek tüm ilkyardım malzemelerini ve ilaçlarımızı aldık. Beslenme için ise başta içme suyu olmak üzere konserve, bisküvi gibi bozulmayan yiyecekler ve bol meyve almayı ihmal etmedik.
27 Ağustos'da sabah erken yola çıkmayı düşünüyorduk. Yolculuk öncesi 3 alternatif rota çizdik ve yolda acil sığınmamız gerekirse diye S.Boro'nun Vira Demir'ini ve http://www.turkishwaters.com/ sitesindeki tavsiyeleri gözönüne alarak birçok noktayı haritalarda işaretledik. 3 alternatifli rotamız şunlardı:

1- Pendik-Marmara Adası, Asmalı veya Saraylar- Gelibolu-Bozcaada,
2- Pendik-Kestanelik-Avşa-Gelibolu-Bozcaada,
3- Pendik-Güzelce-Mürefte-Gelibolu-Bozcaada.

Ancak, haftaiçi başlayan kuzeyli rüzgar bizi endişelendirdi. Hızı zaman zaman 30nt'ı bulan ve hatta geçen fırtına ve 1,5-2m verilen dalga yüksekliği raporları, yola çıkmayı erteleme düşüncesini aklımıza yerleştirdi. Ancak, hava en erken Salı günü düzelecekti ve bu da tatilin yarılanması ve bize gidip dönecek kadar zamanın kalmayacağının göstergesiydi. Sonunda, açık deniz rotası yerine kuzeyli giderek ve zorlandığımız yerde kıyıya sığınarak veya geri dönerek 27 Ağustos C.tesi yola çıkmayı kararlaştırdık. Biraz da kendimizi ve tekneyi denemeyi çok istiyorduk.

                       İkinci gün:Güzelce-Mürefte, yaklaşık 1,5m dalga yüksekliği ile seyir

Sabah 7:00'de palamarları çözüp  Güzelce Marin'yı GPS'imizde rota tutup Burgaz-Kınalı arasından geçip Kuzey-Batı'ya doğru yola çıktık. Deniz dalgalı ve hava rüzgarlı idi. Aslında yelken için güzel bir apaz seyri yapabilirdik. Bir süre sonra cenovayı açıp tekneyi fazla yatırmadan ama rüzgarın da desteğini alarak yaklaşık 7nt hızla ilerlemeye başladık. Güzelce Marina'ya vardığımızda hava hala sertti ve marinanın içinde de akıntı kuvvetli idi. Nedense palamar desteği anonsumuza yanıt alamadık, önceden kaydettiğimiz marina telefonundan  arayarak destek istedik. Bir palamar botu çıkardılar ve desteği ile Güzelce marinanın güney rıhtımına iskeleden bordaladık. Akıntı bizi rıhtıma doğru ittiği için yanaşmak kolay olacaktı ancak biz akıntının hızını hesaplayamadığımız için ancak üçüncü denemede baştan bağlanabidik. Sonra kıçı yanaştırıp bağlandık. Sancak usturmaçalarından da takviye yapıp ilave koltuk halatları bağladık ve tekneyi netaladık.Pendik'ten çizdiğimiz rotaya göre 36nm mesafeyi yaklaşık 6 saatte aldık.
Güzelce Marina (http://www.guzelcemarina.com/), bizim ilk defa geldiğimiz bir yerdi, oldukça misafirperver karşılandık ve prosedürüne uygun kayıt tutuldu. 1 günlük bağlama için 50TL ödedik, 5TL su ve elektrik için aldılar. Tuvalet ve duşları çok temiz. Bürodan bir akıllı anahtar veriyorlar tuvalet ve duşların kapısını açmak için kullanılıyor. Herzaman öylemi bilmiyoruz ama biz gittiğimizde marina oldukça boştu. Marinada market veya herhangi bir dükkan yok. Yakında tüm ihtiyaçları karşılayacak yerler var.
Ertesi sabah, güneşli bir gündü ve saat 6'da Mürefte etabı için yola çıktık. Çıkmadan emniyet açısından palamara rotamızı bildirdik.Mendireğin dışına çıkar çıkmaz hava sertliğini hissettirdi. Önümüzde Mürefte'ye kadar 93nm yol vardı. Aslında direkt bir rota çizerek biraz daha kısaltabilirdik, ancak yine kıyıdan fazla uzaklaşmamayı tercih ettik ve cenova desteği ile yer yer 8nt hız görerek akşamüstü Mürefte'ye vardık. Barınağın mendireği içinde hava çok sertti. Bu sefer barınağın doğu tarafına bordaladık. Rüzgar bizi kıyıdan açacak şekilde esiyordu. Barınakta bizim bağlandığımız yerde su, elektrik, tuvalet ve duş yoktu. Başka tarafta da yer yoktu. Telsiz-telefon bağlantısı vs.de yok. Yanaşmamıza yardımcı olan kişilerden biri, su ürünleri kooperatif başkanıymış. 30TL karşılığı bir gece kaldık. Bize kartını verdi. Önceden arayıp durumu sormak, bağlanacak yer vs danışmak istenirse 0542-2748949 no'dan Zekeriya Bey'e ulaşılabilir. Akşam yemeği için Mürefte'ye gittik. Barınakta taksi durağı var ama taksi yok. Kulubenin camına tel-no yazmışlar (taksici Ali: 0539-2664385). Aradıktan 10 dk sonra geldi. 10TL verdik ve Mürefte'deydik. Güzel bir balık-rakı-muhabbet üçlüsünden sonra tekrar taksi ile tekneye dönüp yattık. Mürefte barınağı için bazı kaynaklarda çok güzel şeyler duymuştuk ancak çok kötüydü. Bazıları da usturmaçaların çalındığından bahsetmişti. Hem yemek için giderken hem de akşam yatarken biraz endişelendik. Neyseki kötü birşey olmadı. Sadece tuvaletsizlik yüzünden tekneyi kullandık ve duş alamadık.


   Sert hava tadımızı kaçırdı ve mide bulantısını yenmek için sırayla dinlendik ve çok
gerekmedikçe kamaraya girmedik

Ertesi sabah erkenden Mürefte'den ayrıldık, hava düzelmiş, sert rüzgar ve yüksek dalgalar kalmamıştı. Geliboluya doğru cenova ve motor yardımı ile zaman zaman 7nt'ları görerek ilerledik. Havanın güzel oluşu ve hızımız bir mola daha vermeden akşama Bozcaada'ya varabileceğimizi gösteriyordu. Zaten GPS'in verileri de hava kararmadan Bozcaada'ya varacağımız yönündeydi. Gelibolu'yu geride bırakarak çok keyifli bir seyir ile Çanakkale Bpğazı'nı geçtik. Yolculuğun bu kısmı heö çok keyifli, hem heyecanlı hem de renkli idi. İki kıyıyı da rahatça görüyor, gelip geçen dev gemiler ve diğer tekneleri seyrediyorduk.

                                                       Boral Çanakkale Boğazı'nı geçiyor.

Çanakkale Boğazı'nı tekne ile geçmeyi hep düşlemiştik. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, Çanakkale'nin yakın tarihimizdeki anlamı ve önemi ile geçiş sırasında yaşayacağımızı düşündüğümüz duygularımız. İkincisi ise, Çanakkale Boğazı'nı geçince Ege Denizi'ne açılıyor olmamızın verdiği heyecan. Her ikisini de bu yolculukta doyasıya yaşadık. Şehitler Abidesi'nini önünden geçerken saygı ile şehitlerimizi selamladık.



Bu arada, boğazı geçerken bir ilk daha yaşadık. Apaz gelen rüzgar ve akıntının da etkisi ile ana yelken, cenova ve motor üçlüsü bizi ilk defa 10,1nt hıza ulaştırdı.Böyle bir hızı beklemiyorduk ve çok hoşumuza gitti. Yaklaşık saat 13 gibi girdiğimiz boğazdan saat 17'de Şehitler Abidesi'ni arkamızda bırakarak çıktık. Abide'den sonra artık Trakya kıyısını bırakıp Anadolu kıyısına yönlendik. Ancak Kumkale burnunu geçer geçmez derinlik aniden azaldı. Belki tehlikeli bir durum yoktu ama harita buralarda sığlıklar işaret ediyordu. O yüzden çok kıyıya yaklaşmadan biraz daha boğaz girişinin ortasına doğru açıldık ve önceden çizdiğimiz Bozcaada rotasına daha geç girdik. Yine de saat 18 olmadan Bozcaada limanına girmiştik. Teknelerin bağlı olduğu girişin sağ tarafındaki yat limanı olarak kullanılan kısmında yer yoktu. Görevli bize karşıda lokantaların bulunduğu kısıma bordalayabileceğimizi söyledi. Biz de ertesi gün yer açılır umudu ile balıkçı ağlarının önünde oldukça sığ bir kısma sancaktan aborda olduk. Tekneyi netaladık ve Bozcaada'da karaya ayak bastık.

                                                           ...ve Boral Bozcaada'da.

Akşam güzel bir yemekten sonra erkenden yattık. Sabah, yat limanı tarafında yer boşaldı ve saat 8 gibi hemen tekneyi oraya aldık. Su ve elektrik bağlantısına kavuştuk. Günlüğüne 50TL ödedik ama huzur içinde bağlanmanın keyfi buna değer. Yat limanında OPET'in tankeri var. Gerçekten çok güzel bir hizmet. Mazot ikmali de yaptık. İstanbul'da full'lediğimiz mazotumuz neredeyse yarılanmıştı. Bozcaada'dan 190TL'lik mazot aldık. Sürekli 2400 devirde ve motorla buraya kadar gelmiştik, bize bu harcama miktarı çok ekonomik geldi. Ama, aşağı inişte akıntının da işi kolaylaştırıcı etkisini düşündüğümüzde dönüş skoru daha belirleyici olacaktı.
Bozcaada'da toplam 3 gece kaldık. Perşembe sabahı saat 6'da güneş doğmadan vira demir dedik. Geyikli açıklarında nefis bir gün doğumu izleyerek saat 8 gibi Çanakkale Boğazı'na giriş yaptık. Anadolu kıyısını izleyerek boğazı geçmeye başladık. Hava çok güzel ve deniz dümdüzdü. Yine aynı devirde hızımız 3,9-4,5 knot arasında değişiyordu. Bu da akıntının etkisini bize gösterdi. Planımızı, durmaksızın seyir ile Avşa yat limanı olarak belirlemiştik. Hatta boğazı geçerken yanımızdan geçen bir yelkenli ile telsiz bağlantısı kurup nerede konaklayacaklarını sorduk. Onlar da Avşa'yı tavsiye ettiler. Gün ilerledikçe adalara ulaşmamızın geceye kalacağı belli oldu. Hiç rüzgar olmadığından yelken desteği de alamıyorduk. Hava karardığında uzakta Marmara ve Avşa adaları göründü. Normalde, Avşa ile Ekinlik adası arasındaki boğazdan geçip Avşa Adası'nın Marmara Adası'na bakan tarafındaki yat limanına girmeyi planlamıştık. Ancak, iki nedenden ötürü vaz geçtik. Birincisi; Mazot ikmali yapmak istiyorduk. Zira bir daha İstanbul'a kadar durup mazot alacak yer yoktu. Avşa yat limanında ikmal şansı olmayabilirdi. Oysa Marmara Adası'nda benzinci olduğunu biliyorduk. İkincisi, Ekinlik ile Avşa arasındaki boğazı iyi biliyorduk, yer-yer sığlıklar olan bir bölge idi. Gece oradan geçmek sıkıntılı olabilirdi. Marmara'ya doğru gidip oradan güneye dönüp te girebilirdik ama o da yolu uzatırdı ve oraya kadar gitmişken Marmara Adası'na yanaşırdık. Biz de buna karar verdik. Gerçi sonra pişman olacaktık ama mantık içinde doğru bir karardı.
Gece saat 11 gibi Marmara Adası limanına geldik. Balıkçı barınağında teknelerin bağlandığı yerde yer yoktu, karşısına, mendireğin deniz tarafına sancaktan bordaladık. Son derece kötü bir bağlanma yeri idi. Ne bir ilgili vardı ne altyapı namına birşey. Hatta, mendireğin üstü moloz ve balıkçı ağları ile dolu idi ve çok pisti. Mecburen yanaştık. Karaya çıkıp bir çay içelim dedik. Ama özellikle kemirgen tehlikesine karşın, teknede her yeri kapattık.
Marmara Adası, güzelliklerine karşı haketmediği bir dağınıklık, çirkinlik içinde. Zar-zor bir çaybahçesinde dinlenip tekneye döndük ve yattık. Sabaha kadar mendireğin altındaki midyelerin çıkarttığı çıtırtı seslerini dinleyerek uyumaya çalıştık. Sabah, teknede kahvaltı yapıp az ilerdeki Petrol Ofisi'nin iskelesine mazot ikmali için yanaştık. Sürpriz: EuroDiesel yakıt yoktu..! Yerine pro-diesel dedikleri, kükürtü çok daha yüksek ancak kırsal motorinden bir kuşak iyi olabilecek bir mazot satıyorlardı. Endişelenip, depoya koymamaya karar verdik. Yedek bidonlardan birini depoya boşalttık. Neredeyse 3/4 depo oldu. Bir bidon daha vardı. Her ihtimale karşı, boşalan bidonu PO'dan o kötü mazot ile doldurduk ve yola çıktık.
Harika bir hava vardı ve yine motor ile Pendik marinayı rota tuttuk. Bir yerde okumuştuk; Marmara ortasında Türkiye kara sularında kara görmeden gidilebilecek tek rota buydu. Ve bir süre sonra kara görünmez oldu. Öğleden sonra etrafımızda yunuslar ve tektük balıkçı tekneleri haricinde hiç bir varlık yoktu. ChartPlotter derinliği 1200 metreden fazla veriyordu. Hemen motoru kapattık. Nöbetleşe denize atladık. 1200m derinlikte, pırıl-pırıl suda yüzmek ayrı bir keyifti.
Cuma günü saat 22:30 gibi, Pendik marinaya vardık ve bağlanıp tekneyi neta ettik. Bu güzel yolculuk anıları ve bıraktığı tecrübelerle sonunda bitti.