16 Ağustos 2012 Perşembe

YENİ YOLCULUK HAZIRLIKLARI

17 Ağustos akşamı pervane yine dönecek. Bu sefer rota Dikili. Kuzey-Orta Ege'nin güzelliklerini keşfetme zamanı. Her yolculuk öncesi hazırlıklar gözden geçirilip eksiklikler tamamlanmalı. Bunların başında seyahat planlaması geliyor. Bu yazıda sizlere biraz hazırlıklarımızdan söz edeceğiz.

1-Planlama;
Hazırlıklar tabiki harita başında başladı. Biz, Garmin GPSMap 76Cs modeli el GPS'i kullanıyoruz. 2005 yılında Amerika'dan almıştık. BlueChart (BC)haritaları ile bize o zamanki fiyatlarla Türkiye'dekinin yarısına mal olmuştu. Bugüne kadar da "tık" demedi. Artık neredeyse Garmin firması cihaza ve haritalara destek vermeyi bile kesti ama bize sistem başarı ile hizmet ediyor. Teknedeki navigasyon donanımını sayarsak; 3 adet GPS var; GPSMap 76Cs, Garmin 176C (tekneyi alırken üstünde vardı) ve bir tane de Bluetooth (Bt) GPS modül (markasını hatırlamıyorum, Kadıköy Yazıcıoğlu'ndan almıştık). Tekne pusulası, 1 adet el pusulası, Marmara ve Ege kağıt haritaları ve tabiki paralel cetvel, pergel vs.
Bu arada hemen hatırlatalım; tecrübeli denizcilerin her zaman dediği gibi mutlaka kağıt harita kullanmayı bileceksiniz. Fazla elektronik başa bela açabilir veya acil durumda kağıt haritaya muhtaç olabilirsiniz. Türkiye kara sularında iseniz genelde ne cıvarda olduğunuzu pek unutmazsınız. Mesala Tekirdağ açıkları, Marmara adaları,Boğazlar vs. Ama kara görmeden seyir yapılan sularda iseniz GPS desteği kaybolursa sıkıntı yaşanabilir.
Biz planlamayı evde PC ve kağıt harita başında yapıyoruz. Haritadan rotayı belirliyoruz, bunu BC harita programına aktarıyoruz. BC üzerinde teknenin konumunu gösterecek özellik yok (en azından bizdekinde yok). Ona yardımcı olarak yine Garmin'i destekleyen "nRoute" (nR) diye bir yazılım kullanıyoruz. BC'da çizdiğiniz rotayı save edip nR ile o dosyayı açarsanız rotalar nR'a aktarılıyor. nR'un özelliği teknenin o anki konumunu harita ve çizdiğiniz rota üzerinde verebiliyor. Bt GPS ile Netbook'a kurduğumuz nR yazılımını kullanabiliyoruz. Bunun için protokolleri çevirecek Franson GPSGate diye bir yazılımdan yararlanıyoruz.Bu yazılım, üçüncü parti üreticinin GPS'inden gelen datanın Garmin formatına dönüştürülmesini ve nR tarafından okunmasını sağlıyor. Netbook teknede 12V ile çalışıyor. Bunun için Internet'ten satılan bir 12V-19V adaptör aldık. Netbook'un teknede faydası çok fazla. Bir kere hafif, pili uzun gidiyor, 12V ile beslediğinizde de çok az güç çekiyor (yanılmıyorsak 50-60W kadar belki daha az). Bt GPS'de çakmak adaptörü ile 12V'dan besleniyor.2 yıl önce tekneye 12V ile çalışan bir 19"LED TV almıştık. Onu da monitor olarak kullanınca kamarada duvarda 19"lik bir ChartPlotter'ımız oluverdi.
Açık deniz seyrinde el GPS'ini dümen dolabına monte edip 12V ile besliyoruz. Ayrıca pilleri de üzerinde oluyor. Kamaraya da bahsettiğimiz düzeneği kurup rotalarda sapma olup olmadığını 2 farklı GPS verisnden karşılaştırıyoruz.
Genelde seyirde kağıt harita açmıyoruz ama acil durumda harita üzerinde mevkimizi bilecek durumda olabiliyoruz.
Benzer düzenekleri kullanmak isteyenler veya kurup sıkıntı yaşayanlar bizimle temasa geçerse memnuniyetle bilgimizi paylaşırız.
Mutlaka gideceğimiz yol üzerinde acil durumda sığınılacak yerleri "waypoint" olarak GPS'e kaydediyoruz. Bunların tam koordinatlarını BC'da tespit zor olabiliyor. BC'nin bir özelliği de GoogleEarth ile senkron çalışması. BC'de rota ve bakmak istediğin yeri tek tuşla GoogleEarth'te otomatik olarak görebiliyorsun. Mesela, Şarköy'ü BC'da işaretliyorsun ama bazen 1-2 mil sapma olabiliyor. İşareti GEarth'e taşıyoruz. Eğer Şarköy barınağının üzerinde değilse hemen düzeltiyoruz. Böylece konulan waypoint tam olması gereken yere geliyor. Alternatifli rotalar çiziyoruz. Mesela; Marmara'yı aşarken kuzeyli, Marmara adasından geçen açık deniz rotası ve güney Marmara'dan yapılacak güneyli bir seyir rotası. Geçen sene Bozcaada'ya giderken bu çok işimize yaradı. Fırtınada yola çıktığımızı anlatmıştık. Doğrudan Marmara adası yapmayı gözümüz yemedi, hemen kuzey rotasına dönüp bir gece Güzelce marinada kalmıştık.
2- Hazırlık;
Kendimize tekneyi aldığımızda birkaç kontrol listesi yapmıştık. Mesela bir tanesi kamarada asılıdır. Tekneden ayrılmadan önce yapılacaklar yazar, hem güvertede hem kamarada. Mesela güvertede; tonoz neta mı? sahil besleme takılı mı? vb. kontrolleri yaparız. Kamarada; hatch'ler, lumboz'lar kapalı mı, elektrikler kapalı mı? çöp kovası boş mu vb. sorular ile kontrol listemizi hazırladık. Bu listelerin bize çok faydası oldu. Bugüne kadar hiç bir yapılacak işi atlamadık. Mesela hidroforu asla açık bırakmayız, bir boru patlasa yada musluk bozulsa tekneyi su basar.
Bir listemiz; seyahat öncesi alınacak yiyecek-içecek listesidir. Bir tanesi de yola çıkmadan yapılacak kontroller. Mesela; motor soğutma suyu filtresi temiz mi? veya ırgat çalışıyor mu? halatlardan yıpranmış olan var mı? vb soruları içerir.
3 şeye uzun yola çıkmadan önce çok önem veririz: Ecza dolabının tam olması, motor yedek parçalarının yanımızda olması ve motorun düzgün çalışıyor olması, yeterli miktarda (en az 3 gün yetecek kadar) yiyecek ve içme suyunun bulunması. Yangın tüplerinin kontrolü, can yeleklerinin durumu, işaret fişekleri, duman, düdük, telsizlerin kontrolu (yedek piller ile beraber), aküler, buzdolabı, tuvalet pompası, hidrofor gözden geçirilecekler listesindedir.
Yedek çapa, tek kesme makası, bot ve kürekler, dıştan takma motor ve yakıtı, yeterli halat, şakıl, vida, kelepçe, el aleti, fenerler vs. Bir de ikimizin isimleri, telefon numaraları ve tekne adı olan küçük kağıtlar hazırladık. Yanaştığımız barınakta, tekneden uzaklaşacaksak ve bir sorumlu kişi varsa hemen ona bir tane "kartvizit" gibi veriyoruz. Acil birşey olursa araması için. Yoksa iki saat yazmak veya telefonuna kaydettirmek uzun sürüyor.
Artık yola çıkmaya hazırız. Cuma akşamı, "Vira" diyerek halatları çözeceğiz. Önce yakıt iskelesine yanaşıp yakıt ikmali yapılacak. Sonra Şarköy'e doğru rota tutulup yola revan olacağız. Yolculuğun ayrıntılarını yine buradan sizlerle paylaşmaya çalışacağız.

12 Ağustos 2012 Pazar

YENİ AKÜ

Cumartesi tekneye geldiğimizde, motor aküsüne de sarj ihtiyacı olabilir diye güneş paneli bağlamak için bir kablo takıp ucunda priz ile duracak düzeneği kurmak için sancak koltuğunu kaldırdık. İlk başta pek bir şey dikkatimizi çekmedi. Mevcut malzemeleri dışarı çıkartırken içinde kablolar olan torbanın üzerinde hafif ıslaklık olduğunu fak ettik. Her şeyi boşalttık ve akünün suyunun bir şekilde dışarı aktığını gördük. Hem de öyle akmış ki, akü sabitleme braketlerinden birini yemiş bitirmiş. Hemen aküyü söküp etrafı iyice temizledik. Ama suyun nasıl aktığını keşfedemedik. Zira, tıpaları tam kapalıydı ve en ufak sızma belirtisi yoktu. Biz akü delindi sandık. Canımız sıkıldı. Haftaya çıkacağımız uzun yol seyrinde motor aküsünün sorun çıkartması felaket olurdu. Zaten önceki yazılarda anlattığımız gibi bir süre susuz kaldıklarından iki aküye de tam güvenmiyorduk. Ama servis aküsünün önemi daha az olduğundan bizi idare ederdi. Ancak motoru çalıştıramama ihtimali bizi hemen yeni akü almaya sevk etti. 

Biz tekneyi aldığımızda eski sahiplerinin aküleri nasıl kullandıklarını, ne zaman değiştirdiklerini bilmiyorduk. Daha önce aküler hakkında araştırma yapmıştık. Aklımızda mutlaka "marine" tipi akü alma fikri vardı. Bunları ülkemizde en kaliteli olarak Mutlu ve İnci akü üretiyor. Kartal'da bu işin toptancılığını da yapan büyük bir mağazaya gittik. Hakikaten yok-yoktu. Bir çok akü marka ve model hakkında bize bilgi verdiler. Çok farklı markalar ve değişik özellikler vardı. Ama biz marine tip akü almakta kararlıydık. Belki yanlış düşünüyorduk ama üreticinin böyle bir aküyü üretmesinin tecrübe edilmiş bir nedeni herhalde vardı. Mesela bu tip akülerin plakalarının daha kalın ve sızdırmazlığının daha iyi olduğunu okumuştuk.

Akü alırken eski aküyü iade etmek en doğrusu. Eğer yanılmıyorsak, satıcılar eski aküleri geri dönüşüm için uygun yerlere veriyorlar. Bu akülerin çevreye zarar verilmeden geri dönüştürülüyor olması en büyük dileğimiz. Biz de eski aküyü geri vermek için dükkana getirdik bu arada da sızma olayını anlattık. Bizim eski aküden de satan firma sahibi aküye şöyle bir baktı ve bu akünün yan tarafında olması gereken kapakların olmadığını bu durumda akıtmasının normal olduğunu söyleyiverdi. Hatta aynısından dükkanda duran aküyü gösterip bizimkinde olmayan kapakları işaret etti. Bize şaşırması düştü. Çünkü bizim aküde böyle bir kapak yoktu, "Akü bakımı" yazımızda da anlattığımız gibi, biz aküye su ilave edince kapaklar da olmadığından yelken seyrinde tekne yatınca aküden sular akmıştı. Neyseki, akü çevresinde korozyona maruz kalabilecek bir şey yoktu ve teknenin fiberine de zarar gelmemişti.

Eski motor akümüz 55Ah'di. Mutlu'nun en küçük marine akü modeli 90Ah'di. Bu aküden bir tane aldık. Yeni akü eskisinden %50 daha uzundu. Ancak koyacağımız yerde yeterli mesafe vardı. Aküyü yerine taktık. Sızan sudan etkilenen sabitleme parçasının deliği altta kaldı ama diğer 2 sabitleme parçasını sıkıca taktık. Diğer taraftan da zaten fibere yaslanıyordu, dolayısıyla kayması imkansızdı. Böylece akünün yaratacağı olumsuzluklardan bir nebze kurtulacağımızı ümit ettik.
En kısa zamanda servis aküsünü de Mutlu'nun 200Ah'lik aküsü ile değiştirmeyi düşünüyoruz. Ama önce bu yeni aküyü bir test edelim. Umarız memnun kalırız.

GÜNEŞ PANELİ

Uzun zamandır bir güneş paneli fikrimiz vardı. Bu konuda çok çeşitli çözümler var. Bir kere güneş paneline neden ihtiyaç var bakalım;

1- Alargadaysanız tekne akülerinin kapasiteleri belli. Bir süre sonra tükeniyor,
2- Kullanım suyunuz bitebilir, elinizi denizde yıkar, duş yerine denize girersiniz ama enerji yoksa bir soğuk su içemezsiniz, yiyecekler çabuk bozulur, motor aküsü biterse motoru da çalıştıramazsınız,
3- Seyir arçları düzgün çalışmaz, demir ışığınız yanmaz, sizi karanlıkta göremeyebilirler,
4- Acil durumlarda haberleşme olanağınız olmaz, çok vahim sonuçlar doğabilir,

Çözümler çeşitli; Ara sıra motor basarsınız, hem yakıt tüketir hem çevreye zarar ve rahatsızlık verirsiniz. Küçük bir jeneratör alırsınız, yine çevreye zararınız dokunur, pahalı enerji elde edersiniz. Rüzgar jeneratörü büyük ve montaj isteyen bir çözümdür küçük teknelerde sıkıntı yaratır, sesi ve vibrasyon etkisi de cabası. Tekneye akü yığarsınız ama bunun da sıkıntıları vardır.
Güneş bedava, sessiz bir çözüm. Tabiki onun da eksileri var. Birincisi günümüz teknolojisinde paneller verimsiz, yüksek güçler sağlaması için çok büyük panellere ihtiyacınız var. İkinci olarak gece olunca üretim durur, bulutlu havada ve eğimli güneş ışığında verim düşer. Ama bizce yine de en güzel çözüm. Fakat, BORAL'a sabit bir düzenek yaptırıp panel takmayı istemiyorduk. Zira en uygun yer olan kıç tarafa bir düzenek ile panel takmak güçlü (yaklaşık 200W'lık panel takabilirdik) ama hem teknenin boyutlarına göre kaba bir görünüm verecek hem de yılın %95'ini Pendik-Adalar günübirlik seyri ile geçiren bizler için gereksiz olacaktı. Araştırmalarımız sırasında bir ürüne rastladık.

http://www.ezg.com.tr/magaza/main/urunler/p/5-40-w-tasinabilir-gunes-paneli-seti

Web adresinden göreceğiniz bu ürün bir bond çantadan biraz daha büyükçe. Portatif, gerektiği zaman açılıp kolayca enerji üretmeye başlıyor, işi bitince de kapatıp özel taşıma çantasına koyup kaldırıyorsunuz (biz Boral'ın kamaradaki büyük masasının altınada saklıyoruz). Ürün pratikliğine rağmen 40W gücünde. Bir büyük versiyonu 80W ama onu kamarada koyacak yerimiz yok. Bu modelinden bir tane deneme amaçlı aldık. Biz web'den sipariş yerine firmaya gittik. Firma sahibi İsmail Bey sağolsun çok yardımcı oldu. Ürünü hem anlattı hem de çalışmasını gösterdi. Ürün son derece pratik ve faydalı.

Açık halde güneş paneli.

Panelin önemli bir özelliği de sarj regülatörünün üzerinde olması. Bir kablosu ve ucunda +/- krokodilleri var. Ancak biz öyle kullanmadık. Basit bir kaç modifikasyon yaptık;

1- Orjinal kabloyu 2x1,5'luk elektrik kablosu ile değiştirdik. Amaç hem kabloyu uzatmak hem de kesiti büyütüp aküye kadar olan kayıpları azaltmaktı,
2- Bu kablonun ucuna bir fiş taktık, servis aküsüne de nispeten kısa bir kablo ve ucuna priz taktık. +/- yönleri hem fiş'te hem de priz'de işaretledik ki ters bağlamayalım diye.
3- Priz'in aküye bağlı kablonun ucunda olması önemli. Servis aküsü, kamarada iskele tarafındaki koltuğun altında. Kablo ve priz koltuğun altından çıkıp duvardaki dolapların yanında duruyor. Açıkta iletkeni olmadığından bir şeye değip kısa devre yapması olanaksız. Bunu hiç sökmüyoruz. Paneli kurup ucunda fiş olan kablosunu lumbozdan içeri sarkıtıp prize takıyoruz o kadar.
4- Panelin arkasında monteli kendi şarj regülatöründen akünün durumu 4 LED ile görünüyor. %100-75-50 ve 25 anlamına gelen LED'ler bunu bize gösteriyor. Elektrik üretmeye başladığında da bir kırmızı LED yanıyor.



BORAL'ın güvertesinde portatif güneş paneli

Resimlerde gördüğünüz ayakları biz monte ettik. Panelin doğrudan güverteye oturup alüminyum gövdesinin güverteyi çizmesini engelliyor. Ayaklara lastik yapıştırdık böylece küçük yalpalarda kaymıyor. Ayrıca panelin arkasında 2 adet açılır ayak var. Güneş açılı geliyorsa paneli yaklaşık 45 derece güneşe çevirebiliyorsunuz.
Gelelim çalışmasına;

1- Yukarda belirttiğimiz gibi, tüm enerji ihtiyacımızı karşılamaktan tabiki uzak. Alargada (hava sakin fazla yalpa yoksa) paneli kurup yatıyoruz. Sabah gün ışıması ile panel enerji üretmeye başlıyor. Yaz olduğu için bu çok erken saatte biz uyurken oluyor.
2- Bu üretilen enerji normalde akünün "dişinin kovuğuna bile" gitmiyor ama fark ettik ki aküden akım çekerken az da olsa bir besleme yaptığımızda akünün dayanma süresi artıyor. Yani bu akım aküyü tam sarj etmese de "canlı" tutuyor.
3- Sedef adasının arkasında tonozda iken bu denemeyi yaptık. Panelsiz 135Ah'lik full dolu servis aküsü sabahı tükendi. Motor basmak zorunda kaldık. Ama paneli kurduğumuzda ertesi gün akşam üstüne kadar akü buzdolabı ve müzik sistemini çalıştırdı. Bu da 1 tam gün yetmesi demekti.
4- Bizim servis aküsünün artık son demlerini yaşadığı göz önüne alınırsa, yeni bir akünün performansının daha iyi olacağı açık, bu küçük besleme akımı aküyü gerçekten canlı tutuyor.

Seyire başlamadan kapatıp kamaraya koyuyoruz. Zira hem sabitlenmediğinden ani bir yalpada kayabilir hem de küçük teknenin güvertesinde çapariz yaratabilir. Zaten motor seyrinde akü motordan şarj oluyor. Bu panel bize bir güvence daha getirdi; besleme olmadan tüm akülerin bir miktar enerji kaybettikleri malum. Ama bizim motor aküsü de eski. Dolayısıyla olmadık bir yerde kayıplar yüzünde motoru çalıştırmayabilir. O durumda panel ile motor aküsünü beslemek mümkün, bu akünün de tam dolması için çok uzun zamana ihtiyaç var ama 8-10 saatte de olsa motoru çalıştırmaya yetecek enerjiyi biriktirecektir.

Ürünün özelliklerinde verilen nominal şarj akımı 2,3Ah cıvarında. Bu da 60Ah'lik bir aküyü hiç akım çekmez iseniz kabaca doldurmak için 26 saate ihtiyaç duyulması demektir. Hep bu akımı alamayacağınıza ve ortalama verimin %65 olduğu hesabına göre bu süre 40 saat eder ki bu da yazın sabah-5 akşam-21 desek günde 16 saatten neredeyse 3 gün demektir. o yüzden bu kadar güç ile akü doldurmayı hayal etmeyip aküyü canlı tutup verimini ve dolayısı ile kullanım süresini arttırmayı düşünmek daha faydalı olur.

DİREĞİN TEPESİNDE ...(2)

Direk tepesine çıkmaktaki ikinci neden telsiz antenini kontrol etmekti. Teknenin telsizi geçen yıldan beri düzgün çalışmıyor yada en azından bize öyle geliyor. Çoğu çağrılarımız çağrı yaptığımız istasyonlar tarafından alınmıyor (en azından cevap alamayınca biz öyle sanıyoruz) veya cevabı almada zorluk yaşıyoruz. Özellikle açık deniz seyrinde bu durum çok sıkıntı yaratıyor ve tedirgin oluyoruz.
Bir kere hepimizin bildiği bazı kuralları hatırlatmak istiyoruz. Bazı amatör denizci arkadaşlarımız bunları bilmiyor olabilir:

1- Telsiz küçük teknelerde zorunluluk olmasa da bizce bir teknede mutlaka olmalı, Cep telefonlarına fazla güvenmemek lazım, bu arada açık deniz seyrinde cep telefonlarınızı bir su geçirmez kılıf içinde, tam şarjlı olarak bulundurmanız ve gece seyri ile fırtınalı havalarda mutlaka boynunuza asmanız tavsiye olunur,
2- Seyir sırasında mutlaka açık tutulmalı ve varsa "ikili izleme-dual watch" devreye alınıp 16 kanal mutlaka dinlenmeli, hele açık deniz seyrinde marina frekansında kalmanın hiç anlamı yoktur, zira tüm çağrılar 16. kanaldan yapılır,
3- Teknede telsiziniz varsa mutlaka Kısa Mesafe Telsiz ehliyeti (KMT) alın. Türk bayraklı tekne kullanan amatör denizciler için zorunluluktur,
4- Telsizinizi her seyir öncesi mutlaka kontrol edin, biz prensip olarak seyre çıkmadan mutlaka marinaya rotamız hakkında bilgi veririz. Aslında marinaların bir "log" defteri olmalı ve seyre çıkan teknelerin istikametleri kayıt altına alınmalı. Zira bir acil durumda sizi ve teknenizi nerede arayacağını kimse bilemez. Bu çok basit bir çağrı, hem de telsizi denemiş oluyoruz ve marina ofise gittiğimiz yeri bildiriyoruz. Aynı prensibi açık deniz seyrinde bağlandığımız balıkçı barınaklarında eğer bizi karşılayan-uğurlayan bir yetkili bulursak ona da bir sonraki rotamızı söyleyerek uyguluyoruz.
5- Kısa Mesafe Telsiz El Kitabı isimli bir kitap var, biz ondan çok şey öğrendik ve mutlaka teknede tutuyoruz.

Şimdi gelelim bizim telsize. Telsizi takılı olduğu yerden söktük, bağlantıları tamdı. Telsizde elektronik bir sıkıntı da görünmüyordu. Tek olasılık anteni ve kabloyu kontrol etmekti. Önce ICOM marka telsize servis verebilecek firmaları aradık. Aldığımız servis fiyatları çok uçuktu. Hatta direğe çıkılması gerekebileceğini söylediğimizde bunu yapamayacaklarını bile söylediler. Bu nasıl bir servis anlayışı bilemedik. Ya anten kırıldıysa, yeni anten için dünyanın parası isteniyor ama yerine takmaya gelince kimse yok.
Yine iş başa düştü, yukarı çıkmışken anteni de kontrol edelim dedik. Lamba ile işim bitince hemen yanındaki antene bir bakayım dedim. Anten sağlam, kablosu gayet güzel bağlı görünüyor ama ilk tespitim kablonun çok ince olması. Hiç hoşuma gitmedi. Ayrıca antenin kablo giren alt tarafı tamamen kapalı. İçinde bir kopma yada kötü kontak varsa görmek mümkün değil. Anten kablosu da direğin içinden aşağıya iniyor ve tamamen ankastre olarak telsizin konnektörüne bağlanıyor. Bu durumda direk tepesinde yapacak birşey yok. Ya anteni söküp her ihtimal yeni anten alıp değiştireceğiz ki o ince kablo ile bu işi yapsak bile faydası olacağına inanmıyoruz, yada komple kablo dahil bir yenileme yapacağız. Bu işi kısa zamanda halletmek mümkün değil. Seyirde sık-sık telsizi kontrol edip, mümkünse özellikle açık denizde uzaktan geçen tekne veya gemiler ile telsiz bağlantısı kurmaya çalışıp alış-veriş'te bir sıkıntı olup olmadığını gözleyeceğiz.

DİREĞİN TEPESİNDE...

Uzun zamandır yapmak istediğimiz bir iş vardı; Demir lambasının ampulünü LED ampul ile değiştirmek...Özellikle akşam alargada kalındığında aküleri tutumlu kullanmak açısından tüm ampullerimizi geçtiğimiz yıl LED ampuller ile değiştirmiştik. Sadece demir lambası kalmıştı. Geçen yılki değişim için direğe bastığımız arkadaş "ampul uymadı" diyerek işi bitirememişti.
Bu sene güç tüketimimiz arttı. Özellikle tekneye bir buz makinesi alınca ve onu sahil elektriği olmayan yerlerde invertör ile çalıştırınca güç harcayan elektrikli aletlerin sayısı birden arttı. Alargada sabaha kadar sürekli çalışan iki cihaz var; Buzdolabı ve demir ışığı. Eğer tonozda değilsek bunlara bir de sürüklenme alarmını devreye aldığımız GPS de katılıyor. Bu durumda bizim emektar 135Ah'lik servis aküsü sabahı zor ediyor. Buzdolabı'na yapacak bir şey yok. En kısık hale getirip çalışmasına devam diyoruz. Demir ışığı da sabaha kadar yanmak zorunda ve bu durumda akü ancak dayanıyor. Ayrıca, demir ışığında klasik flamanlı ampul var. Bugün-yarın patlayacak. Üstelik te en gerekli zamanda patlayacak ve alargada ışıksız kalacağız. Bilindiği gibi LED ampullerde bu tehlike daha az. Bozulursa bir sıra LED gidiyor, diğerleri yanmaya devam ediyor. Bunu en güzel LED ampuller kullanan trafik lambalarında fark edebilirsiniz.
Yolculuğa çıkacağımızdan Cemal kaptan'dan rica ettik o da geldi. Bora, ben ve Cemal kaptan bu işi yapacağız. İş başa düştü ve ben kurban seçildim (!). Boral küçük bir tekne ama direği herhalde en az 10m vardır. İlk başta bu işi pek gözüm yemedi ama yapacak bir şey yok. Oraya ben çıkmalıyım ve bu işi halletmeliyim. Salıcağa oturduk. Bu ekipmanın bir adı vardır mutlaka ama ben hatırlamıyorum, o yüzden alete "salıncak" diyorum. Emniyet önemli. Geçen sene direğe bastığımız arkadaşa bir halat daha çektirmiştik. Ama bu halat, furling'in üst ucunun hemen altındaki bir makaradan geliyor, dolayısıyla direğin tepesine kadar çıkmıyor. Bumbayı tutan balançina bu iş için en uygun halat. Bunun ucunu bumba'dan çözüp salıncağa bağladık. Diğer halatı da cenova arabasının makarasından geçirip cenova vincine sararak emniyet halatı yaptık. Emniyet halatını koltuk altımdan geçirip bağladım. Ana yelkenin vinci beni yukarıya doğru kaldırmaya başladı. Cumartesi hava da çok rüzgarlıydı. Önce "sallanır-savrulurmuyum?" diye korktum, direğe sıkı-sıkı yapıştım. Ama korktuğum olmadı, tepeye çıkınca rüzgar biraz rahatsız ettiyse de bacaklarımı direğe doladım ve ellerim boş kaldı.Salıncağın yanında alet koymak için bir cep var, gerekli el aletlerini oraya koymuştum. Alması biraz dikkat istiyor ama tepede her hareketinizi yavaş yapmalısınız, aceleye/telaşa gerek yok. Sakin olunca çalışmak da zor olmuyor. Rüzgarın bir faydası da serinlik veriyor olmasıydı. Yoksa epey terleyecektim.

Direğin tepesinde.

Direğin tepesinden BORAL'ın görünüşü

Ampulü değişmek için lambanın kapağını açtım. Yine de lambanın altında kaldığım için içini göremiyordum. El yordamı ve sakin hareketlerle mevcutu söktüm, LED'i takmaya çalıştım. Kolayca takıldı. Ama yanmadı. Daha önce de başıma geldiği için şaşırmadım. LED ampuller diyot gibi çalıştığından + ve - yönü var. Çıkartıp ters çevirip takmak lazım. Ama bu yönde oturmuyor...Epey uğraştım olmadı. Aklıma kabloları değiştirmek daha kolay çözüm diye geldi, birini soketten çıkarttım ama diğeri çıkmıyor. Biraz uğraştım elimde kaldı. Lamba Hella marka imiş. Bu kadar anti-ergonomik bir design görmedim. Pimi bir türlü yerine takamıyorum. Mecburan lambayı söktüm ve kendime doğru çevirip içini görerek yapmaya çalıştım, gene olmadı. 15 dk falan çabaladım bu sefer pim kırıldı. Mecburen kabloları kesip lambayı söktük. Bu arada küçük tornavidayı da denize düşürdük. Aşağı seslenip indirmelerini rica ettim. İnmesi daha kolay oldu. Lambayı alıp marinadaki dükkanların yolunu tuttuk. Hella'yı Marintek satıyormuş, marinadaki dükkanlarda bulamadım. Yerine no-name denebilecek muadil bir tane alacağım. Neyseki direğe monte edilen delikleri Hella ile aynı ve ampul yuvası bizim LED ile uyumlu. 55 TL imiş, Kalitesi pek tatmin etmedi ama çare yok. Marintek'e kadar gidemem, sipariş de ne zaman gelir bilinmez.
Tekneye dönüp aşağıda vidalarını takıp ön hazırlığı bitirdim.Tekrar direğe çıktık. Kolayca monte ettim. Test ettik yanıyor. Ehhh, artık huzurla inebilirim.