9 Aralık 2011 Cuma

MOTOR BAKIMI

Boral'ı aldığımızdan beri, motora hiç düzgün bir bakım yaptırmamıştık. Tekne 2007 model olmasına rağmen 2010 yılı Temmuzunda motoru 360 saatte idi. İlk acemilik günlerimizde daha Fenerbahçe Marina'da iken marina içinde durmuş ve biz de palamar desteği ile yerimize dönmüştük. Çağırdığımız usta gelmeden yakıt vanasını açmadığımızı keşfetmiş ama yine de ustayı iptal etmemiş ve yağını değiştirtmiştik. Motor, 2011 Aralık ayı itibarıyle 545 saate gelmişti ve bir bakım şarttı. Volvo-Penta (VP) Türkiye'yi arayıp Pendik Marina'daki VP servisinin gerçekten yetkili servis olup olmadığını öğrendik ve Serkan Bey ile C.tesi teknede buluşmak üzere sözleştik. Tam zamnında geldi ve kendisine neler istediğimizi anlattık. Rutin kontrollar dışında; Imperel, yağ, antifiriz ve soğutma suyu, filtreler ve genel bakım ana maddelerdi.
Serkan Bey'in hazırladığı teklifte VP'nın standart olan işçilik ücretinin çok yüksek olduğunu burada belirtmeden geçemeyeceğim. 120€+KDV, standart işlerin yapıldığı bir bakım için (ki en fazla 2 saat sürüyor) inanılmaz yüksek bir ücret. Bir dahaki sefere standart bakım için bu ücreti vermeyi asla düşünmüyoruz. Tüm parçaları temin edip kendimizin yapabileceği rutin işler bunlar. Neyse, ilk defa olduğundan mecburen kabul ettik. Imperel ve kayış için elimizde bulunan yedekleri kullandık. Üzerinden çıkan kayışı yedek kayış yaptık ama imperel neyazık ki bir tırnağını kaybetmiş. Mecburen attık. En kısa zamanda yeni birtane almalıyız ve yedek olarak tutmalıyız. Motor yağı ve yağ filtresi de değişti. Mazot filtresi ise ustanın yorumu ile herhalde bugüne kadar hiç değişmemişti. Zira açtığımızda içinde sağlam bir kirlilik ve bakteri birikimi olduğunu gördük. Serkan Bey bakımı bitirip soğutma suyuna antifirizi de ilave ettikten sonra motoru çalıştırdık. Saat gibi çalışmaya devam etti. Kendisine teşekkür edip yüklü bir bedel tutan borcumuzu da ödedik.

13 Kasım 2011 Pazar

SU ISITICISI TAMİR EDİLDİ...

Teknede 20lt'lik Quick marka su ısıtıcısı var. Malum bu ısıtıcılar motor seyri sırasında motor devirdaim suyu ile içindeki suyu ısıtıyor. Marina'da ise sahil beslemenin 220V elektriği ile ısınmakta. Bizim ısıtıcı yaz başında devreye almaya çalışıldığında sigortaları attırmaya başladı. Elektrikçi, rezistansının bozulduğunu söyledi. Hakikaten de fişten çektiğimizde elektrik sistemi sorunsuz çalışıyor ama ne zaman fişe takıp sigortayı kaldırmaya çalışırsak sigortayı attırıyordu.
Biraz da yaza giriyor olmanın rehaveti ile tamiratı ertelemiştik. Ancak, Bozcaada yolculuğunda ne kadar önemli olduğunu anladık. Zira adada kaldığımız 3 gün boyunca soğuk su ile duş almak çok zor oldu. Malum ada suyu soğuk, ayrıca adada ortak bir duş da yok ki gidip kullanalım. Mecburen teknede duş alıyorduk ama su çok soğuktu. Motoru çalıştırıp ısınmasını beklemek te fuzuli bir işti. Kış mevsiminin de gelmesi ile ihtiyaç olacağı düşüncesi ile tamir ettirmeye karar verdik. Marintek yetkililerinin verdiği referans ile Cahit Usta ile bağlantı kurduk. Sağ olsun, Cumartesi öğlen geldi. Kıç kamarada yatağın altındaki boiler'ın rezistansını söktü. Gerçekten bozulmuş. Pendik marinadaki Deka'dan Quick'in 1200W'lık yedek rezistans ve takım içinde olan yeni termostatını aldık (137TL). 500W'lık modeli de var ama hızlı ısıtsın diye bunu tercih ettik. Cahit Usta yerine taktı. Sonuç: 10 dk.da 65 derece sıcak su.
Bizce teknenizde böyle bir donanım varsa ihmal etmeyin, mutlaka bir gün lazım oluyor.

18 Eylül 2011 Pazar

BORAL BOZCAADA'DA

Artık zamanı gelmişti, BORAL ile uzun yola çıkıp Marmara'yı geride bırakmak, Ege'ye açılmak istiyorduk. Bayram tatilinden yararlanıp Bozcaada yapmaya karar verdik. Aşağıda bu yolculuğu ve özellikle de yol deneyimlerimizi anlatmak istedik.
Hazırlıklarımızı tamamladık. Özellikle 3 konuda ek tedbirler aldık: Emniyet, Sağlık ve Beslenme. Motor bakımımız tamdı, yedek 44lt mazot ve 25lt kullanım suyunu ambara yerleştirdik. BORAL 90lt yakıt tankına sahip, ilave 44lt yarım depo daha mazot demek. Trilye yolculuğunda altı çok kötü iken bile yarım depo ile 80nm yol yapmıştık. Bozcaada-Marintürk 165nm olarak veriliyordu. Altı temiz olduğundan hızımız %50 artmıştı. Bir de "aşağı" inişin kolaylığını düşününce Bozcaada'ya kadar yakıtın yeterli olacağını hesapladık. Bot motoru için ise ilave 5lt daha benzin alıp stokta 10lt'ye tamamladık. Sağlık için yolda gerekebilecek tüm ilkyardım malzemelerini ve ilaçlarımızı aldık. Beslenme için ise başta içme suyu olmak üzere konserve, bisküvi gibi bozulmayan yiyecekler ve bol meyve almayı ihmal etmedik.
27 Ağustos'da sabah erken yola çıkmayı düşünüyorduk. Yolculuk öncesi 3 alternatif rota çizdik ve yolda acil sığınmamız gerekirse diye S.Boro'nun Vira Demir'ini ve http://www.turkishwaters.com/ sitesindeki tavsiyeleri gözönüne alarak birçok noktayı haritalarda işaretledik. 3 alternatifli rotamız şunlardı:

1- Pendik-Marmara Adası, Asmalı veya Saraylar- Gelibolu-Bozcaada,
2- Pendik-Kestanelik-Avşa-Gelibolu-Bozcaada,
3- Pendik-Güzelce-Mürefte-Gelibolu-Bozcaada.

Ancak, haftaiçi başlayan kuzeyli rüzgar bizi endişelendirdi. Hızı zaman zaman 30nt'ı bulan ve hatta geçen fırtına ve 1,5-2m verilen dalga yüksekliği raporları, yola çıkmayı erteleme düşüncesini aklımıza yerleştirdi. Ancak, hava en erken Salı günü düzelecekti ve bu da tatilin yarılanması ve bize gidip dönecek kadar zamanın kalmayacağının göstergesiydi. Sonunda, açık deniz rotası yerine kuzeyli giderek ve zorlandığımız yerde kıyıya sığınarak veya geri dönerek 27 Ağustos C.tesi yola çıkmayı kararlaştırdık. Biraz da kendimizi ve tekneyi denemeyi çok istiyorduk.

                       İkinci gün:Güzelce-Mürefte, yaklaşık 1,5m dalga yüksekliği ile seyir

Sabah 7:00'de palamarları çözüp  Güzelce Marin'yı GPS'imizde rota tutup Burgaz-Kınalı arasından geçip Kuzey-Batı'ya doğru yola çıktık. Deniz dalgalı ve hava rüzgarlı idi. Aslında yelken için güzel bir apaz seyri yapabilirdik. Bir süre sonra cenovayı açıp tekneyi fazla yatırmadan ama rüzgarın da desteğini alarak yaklaşık 7nt hızla ilerlemeye başladık. Güzelce Marina'ya vardığımızda hava hala sertti ve marinanın içinde de akıntı kuvvetli idi. Nedense palamar desteği anonsumuza yanıt alamadık, önceden kaydettiğimiz marina telefonundan  arayarak destek istedik. Bir palamar botu çıkardılar ve desteği ile Güzelce marinanın güney rıhtımına iskeleden bordaladık. Akıntı bizi rıhtıma doğru ittiği için yanaşmak kolay olacaktı ancak biz akıntının hızını hesaplayamadığımız için ancak üçüncü denemede baştan bağlanabidik. Sonra kıçı yanaştırıp bağlandık. Sancak usturmaçalarından da takviye yapıp ilave koltuk halatları bağladık ve tekneyi netaladık.Pendik'ten çizdiğimiz rotaya göre 36nm mesafeyi yaklaşık 6 saatte aldık.
Güzelce Marina (http://www.guzelcemarina.com/), bizim ilk defa geldiğimiz bir yerdi, oldukça misafirperver karşılandık ve prosedürüne uygun kayıt tutuldu. 1 günlük bağlama için 50TL ödedik, 5TL su ve elektrik için aldılar. Tuvalet ve duşları çok temiz. Bürodan bir akıllı anahtar veriyorlar tuvalet ve duşların kapısını açmak için kullanılıyor. Herzaman öylemi bilmiyoruz ama biz gittiğimizde marina oldukça boştu. Marinada market veya herhangi bir dükkan yok. Yakında tüm ihtiyaçları karşılayacak yerler var.
Ertesi sabah, güneşli bir gündü ve saat 6'da Mürefte etabı için yola çıktık. Çıkmadan emniyet açısından palamara rotamızı bildirdik.Mendireğin dışına çıkar çıkmaz hava sertliğini hissettirdi. Önümüzde Mürefte'ye kadar 93nm yol vardı. Aslında direkt bir rota çizerek biraz daha kısaltabilirdik, ancak yine kıyıdan fazla uzaklaşmamayı tercih ettik ve cenova desteği ile yer yer 8nt hız görerek akşamüstü Mürefte'ye vardık. Barınağın mendireği içinde hava çok sertti. Bu sefer barınağın doğu tarafına bordaladık. Rüzgar bizi kıyıdan açacak şekilde esiyordu. Barınakta bizim bağlandığımız yerde su, elektrik, tuvalet ve duş yoktu. Başka tarafta da yer yoktu. Telsiz-telefon bağlantısı vs.de yok. Yanaşmamıza yardımcı olan kişilerden biri, su ürünleri kooperatif başkanıymış. 30TL karşılığı bir gece kaldık. Bize kartını verdi. Önceden arayıp durumu sormak, bağlanacak yer vs danışmak istenirse 0542-2748949 no'dan Zekeriya Bey'e ulaşılabilir. Akşam yemeği için Mürefte'ye gittik. Barınakta taksi durağı var ama taksi yok. Kulubenin camına tel-no yazmışlar (taksici Ali: 0539-2664385). Aradıktan 10 dk sonra geldi. 10TL verdik ve Mürefte'deydik. Güzel bir balık-rakı-muhabbet üçlüsünden sonra tekrar taksi ile tekneye dönüp yattık. Mürefte barınağı için bazı kaynaklarda çok güzel şeyler duymuştuk ancak çok kötüydü. Bazıları da usturmaçaların çalındığından bahsetmişti. Hem yemek için giderken hem de akşam yatarken biraz endişelendik. Neyseki kötü birşey olmadı. Sadece tuvaletsizlik yüzünden tekneyi kullandık ve duş alamadık.


   Sert hava tadımızı kaçırdı ve mide bulantısını yenmek için sırayla dinlendik ve çok
gerekmedikçe kamaraya girmedik

Ertesi sabah erkenden Mürefte'den ayrıldık, hava düzelmiş, sert rüzgar ve yüksek dalgalar kalmamıştı. Geliboluya doğru cenova ve motor yardımı ile zaman zaman 7nt'ları görerek ilerledik. Havanın güzel oluşu ve hızımız bir mola daha vermeden akşama Bozcaada'ya varabileceğimizi gösteriyordu. Zaten GPS'in verileri de hava kararmadan Bozcaada'ya varacağımız yönündeydi. Gelibolu'yu geride bırakarak çok keyifli bir seyir ile Çanakkale Bpğazı'nı geçtik. Yolculuğun bu kısmı heö çok keyifli, hem heyecanlı hem de renkli idi. İki kıyıyı da rahatça görüyor, gelip geçen dev gemiler ve diğer tekneleri seyrediyorduk.

                                                       Boral Çanakkale Boğazı'nı geçiyor.

Çanakkale Boğazı'nı tekne ile geçmeyi hep düşlemiştik. Bunun iki nedeni vardı: Birincisi, Çanakkale'nin yakın tarihimizdeki anlamı ve önemi ile geçiş sırasında yaşayacağımızı düşündüğümüz duygularımız. İkincisi ise, Çanakkale Boğazı'nı geçince Ege Denizi'ne açılıyor olmamızın verdiği heyecan. Her ikisini de bu yolculukta doyasıya yaşadık. Şehitler Abidesi'nini önünden geçerken saygı ile şehitlerimizi selamladık.



Bu arada, boğazı geçerken bir ilk daha yaşadık. Apaz gelen rüzgar ve akıntının da etkisi ile ana yelken, cenova ve motor üçlüsü bizi ilk defa 10,1nt hıza ulaştırdı.Böyle bir hızı beklemiyorduk ve çok hoşumuza gitti. Yaklaşık saat 13 gibi girdiğimiz boğazdan saat 17'de Şehitler Abidesi'ni arkamızda bırakarak çıktık. Abide'den sonra artık Trakya kıyısını bırakıp Anadolu kıyısına yönlendik. Ancak Kumkale burnunu geçer geçmez derinlik aniden azaldı. Belki tehlikeli bir durum yoktu ama harita buralarda sığlıklar işaret ediyordu. O yüzden çok kıyıya yaklaşmadan biraz daha boğaz girişinin ortasına doğru açıldık ve önceden çizdiğimiz Bozcaada rotasına daha geç girdik. Yine de saat 18 olmadan Bozcaada limanına girmiştik. Teknelerin bağlı olduğu girişin sağ tarafındaki yat limanı olarak kullanılan kısmında yer yoktu. Görevli bize karşıda lokantaların bulunduğu kısıma bordalayabileceğimizi söyledi. Biz de ertesi gün yer açılır umudu ile balıkçı ağlarının önünde oldukça sığ bir kısma sancaktan aborda olduk. Tekneyi netaladık ve Bozcaada'da karaya ayak bastık.

                                                           ...ve Boral Bozcaada'da.

Akşam güzel bir yemekten sonra erkenden yattık. Sabah, yat limanı tarafında yer boşaldı ve saat 8 gibi hemen tekneyi oraya aldık. Su ve elektrik bağlantısına kavuştuk. Günlüğüne 50TL ödedik ama huzur içinde bağlanmanın keyfi buna değer. Yat limanında OPET'in tankeri var. Gerçekten çok güzel bir hizmet. Mazot ikmali de yaptık. İstanbul'da full'lediğimiz mazotumuz neredeyse yarılanmıştı. Bozcaada'dan 190TL'lik mazot aldık. Sürekli 2400 devirde ve motorla buraya kadar gelmiştik, bize bu harcama miktarı çok ekonomik geldi. Ama, aşağı inişte akıntının da işi kolaylaştırıcı etkisini düşündüğümüzde dönüş skoru daha belirleyici olacaktı.
Bozcaada'da toplam 3 gece kaldık. Perşembe sabahı saat 6'da güneş doğmadan vira demir dedik. Geyikli açıklarında nefis bir gün doğumu izleyerek saat 8 gibi Çanakkale Boğazı'na giriş yaptık. Anadolu kıyısını izleyerek boğazı geçmeye başladık. Hava çok güzel ve deniz dümdüzdü. Yine aynı devirde hızımız 3,9-4,5 knot arasında değişiyordu. Bu da akıntının etkisini bize gösterdi. Planımızı, durmaksızın seyir ile Avşa yat limanı olarak belirlemiştik. Hatta boğazı geçerken yanımızdan geçen bir yelkenli ile telsiz bağlantısı kurup nerede konaklayacaklarını sorduk. Onlar da Avşa'yı tavsiye ettiler. Gün ilerledikçe adalara ulaşmamızın geceye kalacağı belli oldu. Hiç rüzgar olmadığından yelken desteği de alamıyorduk. Hava karardığında uzakta Marmara ve Avşa adaları göründü. Normalde, Avşa ile Ekinlik adası arasındaki boğazdan geçip Avşa Adası'nın Marmara Adası'na bakan tarafındaki yat limanına girmeyi planlamıştık. Ancak, iki nedenden ötürü vaz geçtik. Birincisi; Mazot ikmali yapmak istiyorduk. Zira bir daha İstanbul'a kadar durup mazot alacak yer yoktu. Avşa yat limanında ikmal şansı olmayabilirdi. Oysa Marmara Adası'nda benzinci olduğunu biliyorduk. İkincisi, Ekinlik ile Avşa arasındaki boğazı iyi biliyorduk, yer-yer sığlıklar olan bir bölge idi. Gece oradan geçmek sıkıntılı olabilirdi. Marmara'ya doğru gidip oradan güneye dönüp te girebilirdik ama o da yolu uzatırdı ve oraya kadar gitmişken Marmara Adası'na yanaşırdık. Biz de buna karar verdik. Gerçi sonra pişman olacaktık ama mantık içinde doğru bir karardı.
Gece saat 11 gibi Marmara Adası limanına geldik. Balıkçı barınağında teknelerin bağlandığı yerde yer yoktu, karşısına, mendireğin deniz tarafına sancaktan bordaladık. Son derece kötü bir bağlanma yeri idi. Ne bir ilgili vardı ne altyapı namına birşey. Hatta, mendireğin üstü moloz ve balıkçı ağları ile dolu idi ve çok pisti. Mecburen yanaştık. Karaya çıkıp bir çay içelim dedik. Ama özellikle kemirgen tehlikesine karşın, teknede her yeri kapattık.
Marmara Adası, güzelliklerine karşı haketmediği bir dağınıklık, çirkinlik içinde. Zar-zor bir çaybahçesinde dinlenip tekneye döndük ve yattık. Sabaha kadar mendireğin altındaki midyelerin çıkarttığı çıtırtı seslerini dinleyerek uyumaya çalıştık. Sabah, teknede kahvaltı yapıp az ilerdeki Petrol Ofisi'nin iskelesine mazot ikmali için yanaştık. Sürpriz: EuroDiesel yakıt yoktu..! Yerine pro-diesel dedikleri, kükürtü çok daha yüksek ancak kırsal motorinden bir kuşak iyi olabilecek bir mazot satıyorlardı. Endişelenip, depoya koymamaya karar verdik. Yedek bidonlardan birini depoya boşalttık. Neredeyse 3/4 depo oldu. Bir bidon daha vardı. Her ihtimale karşı, boşalan bidonu PO'dan o kötü mazot ile doldurduk ve yola çıktık.
Harika bir hava vardı ve yine motor ile Pendik marinayı rota tuttuk. Bir yerde okumuştuk; Marmara ortasında Türkiye kara sularında kara görmeden gidilebilecek tek rota buydu. Ve bir süre sonra kara görünmez oldu. Öğleden sonra etrafımızda yunuslar ve tektük balıkçı tekneleri haricinde hiç bir varlık yoktu. ChartPlotter derinliği 1200 metreden fazla veriyordu. Hemen motoru kapattık. Nöbetleşe denize atladık. 1200m derinlikte, pırıl-pırıl suda yüzmek ayrı bir keyifti.
Cuma günü saat 22:30 gibi, Pendik marinaya vardık ve bağlanıp tekneyi neta ettik. Bu güzel yolculuk anıları ve bıraktığı tecrübelerle sonunda bitti.

18 Haziran 2011 Cumartesi

...VE YENİDEN DENİZDEYİZ...!


Salma'nın sudan çıktığı hali
Temiz salma
BORAL temizlendi, cilalandı, parlatıldı ve yeniden deniz ile bugün buluştu. Heyecanla deneme seferine çıktık. Sonuç muhteşem..! Meğerse bizim tekne denizde gitmiyormuş. 2400 devirde 4 knot hızı ancak yapan BORAL, aynı devirde 6 knot'u gördü. Yelken seyri ise bambaşka idi. 7-8 knot havada 4 knot'ı geçti, halbuki biz bu kuvvetteki rüzgarda 2 knot'ı zor görür ve hep havaya rüzgar az diye söylenirdik. Bugün öğleden sonra yeryer 15 knot'ı bulan sağanaklarda teknenin yatışını hissetmek, suda kayar gibi gitmesini izlemek muhteşemdi. Cemal Kaptan'a emeklerinden dolayı çok teşekkür ettik. Bir-iki gün de suda işleri var. Tuvaletin pompa takımı değişecek, tik'ler temizlenip yağlanacak, güverte pasta-cila olacak. Ama tüm emeklere değecek. Ayrıca, bugün usturmaçaları da temizledik, tekneye sürünüp kirletsin istemedik. Hepsi parladı. Daha güzel seyirler yapmayı diliyoruz.
Vee...Deniz ile buluşma...

13 Haziran 2011 Pazartesi

BORAL UZUN ZAMAN SONRA KARADA..!



Tam olarak bilmemekle beraber en az 2 yıl, belkide daha fazla bir süreden beri denizde olan teknemiz BORAL, bugün temizlenip boyanmak ve bakım işleri için karaya alındı. Sudan çıkartıldığında altının hali gerçekten çok kötü idi. Buna rağmen kuvvetli rüzgarın olduğu havalarda nasıl olupda 5.5-6 knot hıza çıkabildiğimize çok şaşırdık. Yaklaşık 4 -5 gün kadar karada kalacak ve bakımları, boyası yapılacak. Genel kontrolde pervanenin hali pek hoşumuza gitmedi. Bir-iki defa halat vb. madde sarılmasından olsa gerek biraz sıkıntılı görünüyordu. Sarılan halatlardan birinin parçası ise hala pervanenin arkasında duruyordu. Ancak Volvo-Penta yetkili servisi stokta uygun pervane olmadığını ve sipariş halinde en az 10 günde geleceğini söyleyince ısmarlamaktan vazgeçtik. Zira o süre rahat 15-20 güne çıkabilirdi ve biz de tekneyi o kadar zaman karada tutmak istemedik. Umarız birgün pervaneyi denizde bırakmayız. Bu arada zincirimizi de 50m'den 95m'ye çıkarttık. Özellikle 35m'den daha derin sularda yeterli kaloma bırakamadığımız için oluşan demir tarama problemini de aşacağız. Hız göstergesinin pervanesini kekamozdan arındırıp çalışır vaziyette yerine taktık. Sail-Drive'ın yağı değişip boyandıktan sonra Cuma yada Cumartesi tekrar denize dönmesini bekliyoruz.

12 Haziran 2011 Pazar

TRİLYE (ZEYTİNBAĞI) SEYAHATİ




BORAL ile ilk defa adaların arkasına geçip 19 Mayıs 2011'de başlayıp 21 Mayıs 2011'de biten bir TRİLYE seyahati yaptık. Chart-Plotter'da çizdiğimiz rota: Marintürk çıkışlı, Esenköy, Bozburun ve Trilye şeklindeydi. Toplam 40 nm olan rota, rüzgarsız ve yağmurlu bir günde başladı, öğleden sonra açan hava ile birlikte Bozburun sonrası 5-6 knot'luk rüzgar desteği ve kıyıya yakın rota izleyip toplam 35 nm ve 9,5 saat sürdü. Dönüşte de güneşli ama rüzgarsız bir günde aynı mesafeyi hemen-hemen aynı sürede alarak 16:30 sularında Marintürk'de tamamladık.