23 Eylül 2012 Pazar

İHTİYAÇLAR

Son Bozcaada gezisi bazı ihtiyaçları ortaya çıkarttı. Öncelikle bir pasarella şart oldu. Tekne kıçtan kara olduğunda hem Şarköy hem de Bozcaada limanları çok yüksek kaldı. Şarköy'de idare ettik ama Bozcaada'da ödünç pasarella kullanmak zorunda kaldık. Önceden böyle bir ihtiyaç duymamıştık. Senede bir kaç defa değişik yerlere yanaşıyorduk ve atlayıp zıplayarak idare ediyorduk. Ama bunun doğru çözüm olmadığına inandık. Bir başka sebep de BORAL'da pasarella koyacak çok sınırlı yer olması. Mecburen güvertede duracak ama nasıl?
Pasarella fiyatları da çok yüksek. En iyisi gerekli malzemeyi temin edip yapmak. Ama tik ve benzeri denize dayanıklı ağaçlar hem çok pahalı hem de ağır. Bize hafif, ucuz, pratik bir çözüm lazım. Zaten bu yer kıtlığında teknede durmasının alemi yok. Marina'da ihtiyaç yok, dolayısıyla bir yere giderken tekneye getirip yolculuk bitince de eve götürülebilir. Dolayısıyla suya dayanıklı bir şey olması çok gerekmiyor, sağlam olsun yeter. Katlanır yapmak konusunda bir deneme yaptık ancak ek yerini yeterince sağlam menteşe ile bağlayamıyorsunuz. Amatör ekipman ve çalışma azmi ile katlanır pasarella yapmak kolay değil. Onun yerine 1.80-2.00 m boyunda tek parça ama bizim ihtiyacımızı görecek bir ahşap çözüm mümkün görünüyor. Tamamlandıktan sonra genel izlenimleri paylaşacağız.
Bir diğer ihtiyaç, teknedeki buzdolabının yetersizliği. Bu nispeten daha kolay çözüm. 12V ile çalışan ortalana 25-30 lt'lik bir ilave buzluk yeterli olur. Buzdolbında en çok yer kaplayan içecekleri buna aktarmak lazım. Böylece buzdolabını tümüyle yiyeceklere ayırmak mümkün. Hem buz makinesi de olduğu için içeceklerin çok fazla soğutulmaya ihtiyacı da yok. Ama yiyecekler daha çabuk bozulduğu için önemli. Bu arada tekneye yaz başında bir buz makinesi almıştık. Gerçekten çok faydalı bir cihaz. bununla ilgili konuyu bir başka yazıda anlatacağız.
Bir üçüncü konu ise servis aküsü. Motor aküsünü bu sene değiştirdiğimizi anlatmıştık. Bizim servis aküsü de oldukça eski, 135 Ah'lik Mutlu marka bir akü. Ama bir özelliği yok, yani kamyon aküsü gibi. bu akü bugüne kadar bizi çok güzel idare etti. Ama yaşlandığını belli ediyor. Sırf bizimle 3 sene geçirdi. Öncesinde de 2 sene desek toplam 5 yıllık bir akü. Artık şarj tutmamaya başlaması yakındır. Motor aküsünden çok memnunuz, bu aküyü de 200 Ah'lik Mutlu Marine akü ile değiştirmeyi düşünüyoruz. Hem de bize yaklaşık %48 kapasite artışı sağlayacaktır. Teknedeki elektrik tüketimi epey arttı. Böylece en az hiç sahil besleme almadan ve motor basmadan güneş paneli desteği ile bize 48 saat yeteceğini hesaplıyoruz.

BOZCAADA'YA DOĞRU-1

17 Ağustos takvimlerin fırtına işaretlediği bir gündü. Ancak, biz bu sefer Marmara Adası-Şarköy rotasını yapmaya kararlı idik. Daha marinada iken bile rüzgarın sert estiği belliydi. Ama poyraz bu rota için faydalı bir rüzgar ve teknenin hızlanmasına yardımcı oluyor. Saat 18:30 gibi halatları çözüp yola koyulduk. Daha Adalar'ı geçerken arkadan gelen rüzgarın etkisi ile cenovayı açtık ve hızımız bir anda 7-8 nt'lara çıktı. Çıktı ama tekne de kıçtan gelen sert rüzgar etkisi ile dalgalı denizde beşik gibi sallanıyordu.
Aslında büyük tekneler ve gemiler için hava "neredeyse çok sakin" denilebilirdi ama Boral, bu dalgalar ile epey yalpa yapıyordu. En sevmediğimiz hava bu idi. Teknenin hızına katkısı çok olmasına rağmen özellikle "mide"ler için pek huzursuzluk yaratan bir denizdi, nitekim gece çöktükçe huzursuzluk rüzgar ve dalga yüksekliğinin artması ile çoğaldı. Zorlu bir gecenin geldiği belli idi. Ama yapacak bir şey yoktu, sabah Şarköy'de olup geçen seneki yolculuğun aksine 2 günde Bozcaada'ya varmak için bu rota gerekli idi.
Karanlık iyice bastırınca cenovayı kapattık. Hızımız yine de 6-7 nt arasında değişiyordu. Bu bizi epey mutlu etti. Gece yolculuklarında daima daha dikkatli olmak gerekiyor. Açık denizde gördüğünüz her ışık sizi epey tedirgin ediyor. Zira mehtap ta yoksa mesafe ve deniz taşıtının büyüklüğünü algılamak zorlaşıyor. Bir anda yanınızdan büyük bir gemi beliriveriyor. Radar da olmadığı için azami dikkat etmek gerekiyor. Sabahın ilk ışıkları ile iskelemizde Marmara Adası'nı geçiyorduk. Gün doğumu harikaydı.


BORAL'ın dümen suyundan Marmara'da gün doğumu.

Hava hala çok sertti. Geçen senki tecrübemizden dolayı Mürefte'yi geçip Şarköy'e girecektik. Gece Şarköy'de kalıp ertesi sabah çok erken yola çıkıp Çanakkale Boğazı'nı gündüz geçip Bozcaada'ya ulaşacaktık. Şarköy'ün barınağı hakkında detaylı bilgimiz vardı. Dar bir ağzı olduğunu, tam karşıdan giriş yapıp fener aralarını ortalamamız gerektiğini biliyorduk. Ayrıca tonoz bulunmadığını ve girişte sancak tarafında Sahil Güvenlik olduğunu, ya yer bulursak Sahil Güvenlik tarafına ya da tam karşıya demir atıp yanaşmamız gerekiyordu. Sahil Güvenlik tarafında yer olmadığı gibi hiç görevli kimse de görünmüyordu. Bizde tam karşıda bir motor yatın yanında boş bir alanı gözümüze kestirdik. Suyun derinliği 4 m cıvarıydı ve renginden dibin kumluk olduğu belliydi. Yaklaşık 30 m uzaklığa demir attık. Kumda çapa iyi tutsun diye 20 m zincir bırakıp tornistan ederek biraz demir tarattık. Çapanın tuttuğundan emin olduktan sonra tekrar zincir bırakıp kıçta kara yanaştık. Sağolsun yardım sever insanımız halatlarımızı karaya bağladı. O sert havada bu kadar kolay yanaşacağımızı tahmin etmiyorduk. Bağlanır bağlanmaz hemen kahvaltı yapıp yattık. Yaklaşık 3 saat uyuyup dinlendik.
Şarköy limanı oldukça büyük bir yer gibi görünse de yelkenlilerin yanaşabileceği derinlikteki yerlerinde az yer var. Marmara'da uğradığımız her balıkçı barınağı özellikli yerde olduğu gibi burada da düzenden eser yok. Yerini bulacaksın, bağlanacaksın. Şaşırdığımız konu ise ilkel bir elektrik ve su düzeneğinin olması. Buna karşılık kimse gelip bizden para istemedi. Elektrik ve su da kullandık. Hatta, akşam üzeri yakıt tankeri geldi. Birkaç tekne yakıt aldı. Bizim yarım depodan fazla yakıtımız vardı ama ayağımıza kadar gelmişken ve havanın da durumunu gözönüne alarak biz de depoyu dolduralım dedik. Tanker şöförüne ısrarla sormama rağmen Eurodiesel olduğunda ısrar etti. Tanker PO'ya aitti. Geçen sene Marmara Adası'ndaki PO'da Eurodiesel bulamamıştık. Ama burası çok büyük bir yer olduğundan bulacağımızı ümit ediyordum. Kesinlikle benzin istasyonlarında vardı ama bu tankerin içindeki neydi tam kestiremedim. Kimi Eurodiesel dedi, kimi değil dedi. Ama bizim motor klasik bir diesel olduğundan yani turbosu falan olmadığından sorun çıkartmıyordu. Biz de 40lt kadar aldık. Tahminim Bozcaada dönüşünde doğru çıktı, Eurodiesel yakarken neredeyse hiç duman çıkartmayan motor gri renkli bir duman çıkartmaya başladı. Uzmanı değilim ama ben buna bağlıyorum, belki yanılıyorum. Zira o yakıt yanıp bitip yine Eurodiesel yakmaya başlayınca duman kesiliyor. Bunun başka sebebi var mı bilemiyorum. Bu sene motor bakımı yaptırırken ustaya soracağım.
Ertesi sabah Güneş doğmadan yola çıktık. Hava hala sertti. Ama hem dinlenmiş hem de tekrar Çanakkale Boğazı'nı geçecek olmanın heyecanı keyfimizi yerine getirmişti.


Şafak vakti Çanakkale Boğazı'na doğru.

Gün ışır ışımaz hem cenova hem de ana yelkeni açtık. Boğazı geçene kadar da gerekmedikçe hiç kapatmadık. Akıntının da etkisi ile 10,5 nt'ı GPS'de gördük. Hatta bir ara 11 nt bile oldu.



Yanımızdan geçen bir sıradışı turist gemisi ve yunuslar bizi güzelim boğaz manzarası kadar oyaladı. Özellikle geminin yelken düzeneği muhteşemdi ve hayran hayran seyrettik.





Boğazı "son sürat" geçip Ege'nin berrak suları ile buluştuk. Bir kez daha Bozcaada önümüzdeydi. Saat 16 gibi adaya vardık. Daha önce adadaki arkadaşlar yardımı ile Bozcaada yat limanından sorumlu Şerif Ali Bey'in telefonunu almıştık. Çok yararlanılacağını düşündüğüm bu telefon 0536-4371765. Şerif Ali Bey, tüm misafirlere olağan üstü misafirperver ve yardımcı bir kişi. İsmini bilemediğim diğer yardımcıları da öyle. Limanda boş yer ve tonoz vardı ve hiç zorluk çekmeden kıçtan kara olduk.


Bundan sonraki yazımızda her yıl yüzlerce teknenin gelip geçtiği Marmara denizinin yat turizmi açısından ne kadar kötü durumda olduğuna değineceğiz. Sanıyoruz ki bizimle aynı görüşü pek çok tekne sahibi paylaşacaktır.