Gerçekten görülmeye değerdi. Yunus sürüsü yaklaşık 5 dk bize eşlik etti. Ne yazık ki ben kamerayı geç aldım ve bu kısa görüntüyü yakaladık. Ama tüm yorgunluğumuza değmişti. Hala Marmara denizi için bir ümit olduğunu ve onu daha iyi korumamız gerektiğini, biraz daha özen gösterirsek hayatın daha da canlanacağını düşündük. Yaklaşık 39 saat durmaksızın alına bir yoldan sonra saat 20:00 cıvarı bu yılki uzun rotamızı tamamlayıp Pendik'e bağlandık.
Bu yolculukta en çok işimize yarayanları sayarsak; Geçen sene bozuk boiler yüzünden Bozcaada'da soğuk su ile duş almak zorunda kalmıştık. Bu sene tamir ettirdiğimiz için duşlarımızı teknede ve sıcacık su ile alabildik. Bir tane gaz ocağı üzerinde ısıtarak tost yapabileceğimiz döküm tost makinesi aldık. Yol boyunca sabahları tost yaptık, çok güzel oldu. Invertör ve buz makinesi teknenin en gözde iki cihazı idi. Yol boyunca buzumuz hiç eksilmedi, içeceklerimiz buz gibiydi. Invertör sayesinde makine hep çalıştı. Son olarak da önceki yazılarda anlattığım tv'den oluşma chart-plotter el GPS'ini sürekli kontrol etmemizi sağladı ve hiç rota sapması yaşamadık. Yol boyunca hiç alargada durmadığımızdan güneş paneline iş düşmedi. Yeni motor aküsü de gayet performanslı idi. İşin sürprizi ise, dönüş yolunda bütün gece teknenin başı dalgalara vurduğu için olsa gerek hız göstergemiz çalışmaya başlamıştı. Buna epey hayret ettik ve güldük. Tabii İstanbul'a döner dönmez bir daha çalışmadı.
Şimdi biraz da 2 senedir Marmara'da yaptığımız seyirlerin yat turizmi açısından bize anlattıklarını düşünelim. Ne yazık ki Marmara denizine kıyısı olan yerleşim yerleri biz amatör denizciler için birer cennet değil. Tamam, hiç birimiz 5-yıldızlı marinalar aramıyoruz. Ama bir düşünün; İstanbul'dan çıktınız güneye ineceksiniz. Hatta çoluk-cocuk dolu bir tekne ile. İstanbul marinalarından sonra doğru-dürüst girip hem dinleneceğiniz, hem gezeceğiniz hem de ikmal yapabileceğiniz neresi aklınıza geliyor? Uğradığımız çoğu yerde pişman olduk, başka denizci dostların başına istenmeyen olaylar bile geldi. Bir kaç limana bakalım; Tekirdağ, Mürefte, Şarköy, Saraylar, Marmara Adası, Avşa, Gelibolu, Lapseki. Bunlar, güneye gidiş-dönüş rotaları üzerinde uğranabilecek başlıca yerleşimler. Mürefte, Şarköy, Marmara Adası'nı biz tecrübe ederek anlattık. Tekirdağ'da koca bir liman var ama hakkında bir şey öğrenemedik. Saraylar rota üzerinde en iyi mola verilecek yerlerden biri. Ama orası da balıkçı barınağı ve alt yapı yok. Avşa Adası'na büyük bir yat limanı yapıldı. Yaz başında belediyeyi telefon ile arayıp durumu sordum. Hiç bir şey yok. O zaman niye yapıldı? Gelibolu'da feribot trafiğinden limana girmek bir mesele. Lapseki, balıkçı barınağı, çok yakınından 2 kere geçtik, bomboş. Hatta Bozcaada bile yerel yöneticilerin tüm iyi niyetine rağmen hem küçük bir liman hem de düzgün bir tuvalet-duş'tan bile yoksun. Yine de boş yer bulursanız bir cennet gibi geliyor. Bence, güney rotası üzerinde Kuzey kıyılarda; Tekirdağ yolculuğun ilk ayağı olabilir. Sonra Mürefte veya Şarköy'den bir tanesi daha düzenli hale getirilebilir. Mürefte, limanın büyüklüğü ve tenhalığı açısından daha elverişli gibi. Marmara Adası rotasında ise Saraylar en kestirme olmasına rağmen ağırlıklı ticari gemiler yüzünden güneyinde bir yer uygun bir barınağa kavuşturulabilir. Avşa Adası'nın yat limanı tam kapasite ile çalıştırılabilse eminim ki pek çok tekne biraz sapa olmasına rağmen tercih edip en azından bir gece orada mola vermek isteyecektir. Bozcaada'nın ise acilen genişletilmeye ve düzgün tesislere kavuşturulmaya ihtiyacı var. Yüksek sezonda geç gelenin lokantalar önünde birbiri üzerine aborda olarak "yığılması" hiç de hoş olmuyor. O güzelim ada, yatçılar için ızdıraba dönüşüyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder